2021’e Elveda Derken Ölüme Bir Adım Daha Yaklaşmak
Son zamanlarda aklımdan çıkmayan bir düşünce. Bunu aslında koskoca sene ile genellemek yerine sadece bir akşama indirgemek daha doğru. Her akşam ölüme bir adım daha yaklaşırken koca bir seneyi hiç etmişiz de farkında değiliz. Bu durum Beş Kardeş dizisinde çok güzel bir şekilde betimlenmiş. Kısa bir sahne, Nazım Hikmet’in şu sözü üzerine; “İnsan, öleceğini bile bile nasıl yaşar. Ya çıldırır, ya öleceğini unutur.” Ben öleceğini unutanlardanım. Çıldırsak daha mı iyi olurdu acaba?
Aslında kendimin öleceğini bilmekten ziyade sevdiklerimin de ölüme bir adım daha yaklaşması daha can sıkıcı. O adımları ben atsam, üçer beşer. Sevdiklerim olduğu yerde dursa. Bakmayın böyle cesur konuştuğuma, keşke bu adımları geriye doğru atabilsem. Çocuk olarak kalmanın nesi kötü olabilir?
2022’nin ilk günlerinde ölüme olan farkındalığımı belirtmek istediğim için affedin. Tabii ki siz ölmeyecekmiş gibi yaşayabilirsiniz, ben de yarın sabah yeni güne başladığımda yine böyle yapacağım.
2021 yılını bomboş geçirdim sanırım. İşimi ve arabamı değiştirmem dışında bahsedebileceğim hiçbir şey yok neredeyse. 2021’in başında yazdığım yazıyı okudum da, şu kadar kilo vereceğim, şu kadar kitap okuyacağım, bloguma şöyle değer vereceğim. Hepsi hikaye. 2021 hedeflerim arasında yapabildiğim tek şey arabamı değiştirmek olmuş. Bir ara kilo vermeye çalıştım, hatta verdim de. Sonrasında verdiklerimi fazlasıyla tekrar aldım. Belirlediğim sayıda kitap okuyamamış olsam da yine de hedefime yakın sayıda kitap okudum. Biliyorum bahane göt gibidir ama iş değişikliğinden sonra bazı şeylere vakit bulmak çok zor. Bloga yazmak da vakit bulamadığım şeylerden biri.
Geçtiğimiz yılın benim için en önemli olayı şüphesiz ki iş değişikliği oldu. Çalıştığım şirket önce konkordato çekti, ardından da iflas bayrağını çekti. Çok şükür ki iflas etmeden tazminatımı kurtarabildim. Eşim de aynı şirkette çalıştığı için o da tazminatını alarak işten ayrıldı. Biz ayrıldıktan birkaç ay sonra da battı zaten. Üstelik çalışanlarına tazminatlarını da veremedi. Allah yüzümüze baktı ki biz tazminatlarımızı alabildik. Tazminatlarımızla da şu anki arabamızı aldık zaten. Sonrasında birkaç ay işsiz kaldım ve tekrar Allah yüzüme baktı ki daha kurumsal bir firmada, daha iyi bir pozisyonda ve çok daha iyi bir maaşla işe başladım. Allah’a hamdolsun.
2022 için kendime yeni hedefler koymak istemiyorum. Ama hedef koyacak olsam kilo vermek derdim. Artık rahatsız oluyorum. Çok kilolu bir insan değilim ama o göbeğin görüntüsü de fazlasıyla rahatsız ediyor artık. Aynı zamanda boş vakitlerimi çok daha boş geçirmek yerine o vakitlerde kayda değer şeyler yapmayı düşünüyorum. Bu kitap okumak olabilir, bir şeyler araştırmak olabilir, yazı yazmak olabilir. Şöyle bir düşündüğümde geçtiğimiz yıl gerçekten de bomboş vakit geçirdiğim çok zaman olmuş.
Yeni yılda yapmam gereken en önemli şey iman tazelemek olacak. 2021 yılı benim için bu konuda büyük bir kayıp oldu. Yazının başında dedim ya hani ölüme bir yıl daha yaklaştım diye, işte ölüme yaklaştığımı bilmeme rağmen buna hazırlıksız olmak kahredici bir durum. Bu sene üzerinde duracağım en önemli konu bu olacak. Sene sonu bu konuyu halledip daha huzurlu bir yazı yazmak dileğiyle. Sağlıcakla…
Kapak Görseli Cristina Gottardi
Geçip gidiyor her şey ve en çok da ömür. Geçtiğine değil de sanki başaramadıklarımızı başarabilmek için harika bir başlangıç olacak hayali ile seviyoruz yeni yılı. Kendime itiraf etsem de bloguma itiraf edemediğim iki ortak hedefimiz varmış: göbek ve iman. İkisi de birbirinden zor ve dertli. İkisi de fena ferahlık sağlayacak başarabilirsek. Umarım umduğundan daha güzel bir yıl olur sen ve ailen için.
Başlıkta depresyona sokup finalinde umutlu, imanlı bir hayata bağlamayı nasıl başarabildiğini merak ediyorum abi. Umarım her şeyin herkes için güzelleştiği heyecanlı bir yıl yaşarız.
Hakkımızda hayırlısı olsun İsmail. İnsanın bir rutini olması ve rutine bağlı kalması günümüzde çok zor. Çevremizde o kadar gereksiz uyarıcılar var ki önce onlardan bi kurtulmak gerekiyor. Hele ki ibadet meselesinde ki düzensizlik ve nefis tuzağı çok rahatsız ediyor çok…
Ölümü düşünerek bir ömrü berbat etmek bana mantıksız. “Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol”
Bugünlerde, hayatındaki rutinlikten bahseden herkese aynı şeyi söylüyorum:
“Aman rutinin kıymetini bilin. İnsanın ertesi gününü ve sonrasını planlayabilmesi, büyük sürprizler yaşamaması ve tekdüze de olsa işleyen bir programının olması, şükrü kolay eda edilemeyecek bir nimettir.”
İçinde yaşarken kıymetini bilemediğimiz, önemini ancak kaybedince anlayacağımız nimetlerden biridir “rutin”. Böyle bakarsak, rutinimizi daha kaliteli hale getirmek için de harekete geçebiliriz.
Öbür türlüsü sadece şikâyet ve can sıkıntısı…
İnsanın önünde iki yol ayrımı varsa ve hiçbirisini tercih edemiyorsa maalesef boşlukta sıkışıp kalıyor. Öyle bir durum :)
Benim bir lafım vardır; “Zaman bizi öldürene kadar, biz zamanı öldürüyoruz”.. İyi/kötü bir şekilde vaktimizi bir şeylerle uğraşarak (iş, tv, sohbet, oyun, tatil vs.) geçiriyoruz. Ve sonuçta; Mutlu olsan da olmasan da, istediklerini yapsan da yapmasan da; hayat gelip geçiyor.
“İnsan, öleceğini bile bile nasıl yaşar. Ya çıldırır, ya öleceğini unutur.”
Ne kadar da doğru… Bazen de yaşamayı unutmuyor muyuz?
En azından içinde bulunduğun durumun ve neler yapman gerektiğinin farkındasın.
Ömür gidiyor, zamanla sağlık da elden gidiyor. Ömür sanki bir dağa tırmanmak gibi, inişi olacak bir dağa. Ömrün ilk yılları yavaşmış gibi geçiyor sanki hiç büyümeyecekmişiz gibi. Ama yolun yarısı sayılan dağın zirvesine çıktınız mı aşağı inişte, adeta kendinizi yokuş aşağı salmışsınız ve dizleriniz fren yapmaya müsaade etmiyormuşçasına, hızla bitiyor ömür… Hastalıklar artık yeniş aşağı döndüğünüzü size fısıldıyor, ister duyun ister duymamazlığa verin bu sesi. Bazılarımız iş, aile, eğlence derken o aşağı iniş esnasını, o irtifa kaybını sezemiyoruz. Fakat hakikat hiç değişmedi ve değişmeyecek. Peki siz ömür yapraklarının döküldüğünü farkedenlerden misiniz?
Geçip gidiyor ömür. günlerin nasıl geçtiğini anlamıyoruz bile, küçükken her şey nasılda güzeldi değil mi? zaman geçince anlıyor insan hayatın kıymetini, zaman geçince insan neleri boş yere yaptığını anlıyor, hayat böyledir işte, bir şeyler başarmak istiyor insan. doğasında tembellik var aslında ama vazgeçemiyor da hayallerinden. bende bir kaç takım hedefler koydum hayatıma. herkesin istediği gibi hedefler hayatta başarılı ol, mutlu ol, çok az mutsuz ol, neşeni hiç bir zaman kaybetme güzel günler yakındır.
Ölüm her daim yakındır. Acısız ve hayırlı bir ölüm dileğiyle…
İsmail hocam merhaba. Her zamanki yine son derece kaliteli bir makale. Net ve açık doğrulara değinmişsiniz. Kaçınılmaz gerçekten bahsetmişsiniz. Doğru her gün ölüme biraz daha yaklaşıyoruz. Oda bize aynı şekilde yaklaşıyor. Bir gün bir yerde bir şekilde kaçınılmaz olarak bir araya geleceğiz onunla. O gün gelmeden önce ciddi bir hazırlık yapmak gerekiyor.
İnsanlar sel gibi ahirete gidiyor.. Gece ölsen; ertesi gün öğlene ikindiye yetiştirirler. Halbuki şarjda telefonun var, maillerin var gelen yani ölsen bile seninle ilgili bir şeyler var akıp giden.
Eve getirirler halıya bile koymaz halıyı yerden dürüp kaldırırlar.. “Ulan ben aldım bu evi o halıyı da ben aldım..” Yok.. Adın bile yoktur artık..
İşte Görkem ismen yok artık. Cenaze kaçta, cenaze ikindide mi vs.