
Alın İstanbul Sizin Olsun Bana Konya’yı Verin
1 haftadan sonra ilk kez rahatlıkla bilgisayarımın başına oturdum ve bloga yazı giriyorum. 8 gündür şehir dışındaydım. Az önce hesap ettim de 8 günde yaklaşık 1700 kilometre yol katetmişim. Bu sadece şehirler arası yolculuğum. Gezip tozduklarım hariç. Okul bitti ya yerimde duramadım. Önce İstanbul’a ardından Kocaeli Karamürsel’e sonra Konya’ya. Konya’ya geldikten sonra da aynı gün içinde Karaman’a gidip gelince ister istemez insan afallıyor.
Bu yazımda biraz İstanbul’dan bahsetmek istiyorum. Herkesin öve öve bitiremediği, bir zamanlar benim de hayran kaldığım şehir, İstanbul. Açıkçası çok fazla olumlu şeyler yazmayacağım. Bunu şimdiden belirteyim. Bir Konyalı olarak memleketimi dört gözle aradım. İstanbul’a girer girmez zaten trafik size güzelce bir hoşgeldin mesajını veriyor. Yahu kardeşim onca yol, altgeçit, üstgeçit, tünel vs. yapılmış ama İstanbul’a ne kadar yaparsan yap az. Yollar tıklım tıklım araba dolu. Yani ben usta şoförüm diyen adam birde İstanbul’da araba kullansın. Sağolsun evinde kaldığım arkadaş ulaşımda sıkıntı çekmeyelim diye araba kiralamış da keşke kiralamasaymış. 3 defa ölümden döndük trafikte.
İstanbul’un trafiği zaten illet, bilmeyen yoktur. O yüzden biraz daha farklı yerlere değineyim. Gerçi al birini vur ötekine. 3 gün boyunca suların kesilmesinden mi, İstiklal’de olan iğrençliklerden mi, Gezi Parkı’nda kendini bıçaklayan adamdan mı? Suların kesilmesinden başlayalım mesela. İstanbul’da Şirinevler’de kaldım. Nasıl bir şans varsa bende de gittiğim ikinci gün sular Şirinevler’de kesildi. Alt yapı çalışması mı ne varmış. Adı metropol. Afedersiniz tuvalete giremiyorduk. Gerçi çalışmanın detaylarını bilmediğim için suçlamam ne derece doğru ama insanları mağdur etmeden de bu çalışma yapılamaz mıydı diye sormadım değil.
Saat gece 12 sularıydı. Altımızda araba olunca hadi çıkıp gezelim biraz dedik. Nereye gidelim nereye gidelim derken Taksim’e çıkarız oradan da İstiklal’de yürürüz diye kararlaştırdık. Tabi bundan önce meşhur Gezi Parkı ve AKM’ye de uğramayı ihmal etmedik. Gezi Parkı’na girer girmez zaten o civarın ne halt olduğunu anladım. Adamın biri alkolü almış parkın içinde bağırıp duruyor. Ne dediği de anlaşılmıyor. Sonra çıkardı bıçağı resmen kolunu biçti. Her yer kan. Adam alkollü, elinde bıçak ister istemez korkuyorsunuz. Allah’tan arkadaş çevik kuvvetti de bir sıkıntı yaşamadık. Ben AKM’yi öyle faaliyette olan bir yer sanıyordum. Halbuki arkadaşımın dediğine göre içerisi içki şişeleri ve prezervatiflerden geçilmiyormuş. Biraz da İstiklal’de yürüyelim dedik ve asıl hatayı bunu demekle yaptık. Gece saat olmuş 1. Herkes farklı bir dünyada yaşıyor sanki orada. Gördüğünüz 10 kişiden en az 5’inin elinde içki şişesi görüyorsunuz. Ahlak sıfır. Kızlar ve erkekler birbirlerine o kadar yapışmışlar ki artık ikisini bir bütün olarak görüyorsunuz. Özellikle ara sokaklar kim kime dum duma. İstiklal’de yürüdüğüm sıra Allah’a defalarca kez şükrettim iyiki Konya gibi bir memlekette yaşıyorum diye. Şimdi bu yazıyı okuyan bazı arkadaşlar özgürlük var diyecekler de benim görüşümde yok kardeşim. Benim görüşümde olması gereken bu değil. Ben orada şunu gördüm, bizim değerlerimizi, inancımızı bitirmek isteyen insanlar bunu çok da güzel yapıyorlar.
Şimdi diyeceksiniz ki hiç mi güzel yanı yok İstanbul’un. Olmaz olur mu. Üsküdar’a gidip Kız Kulesi’ni karşınıza aldınız mı birde elinizde çayınız, ayrılmak istemezsiniz oradan. Gülhane Parkı, muhteşem bir havası var mesela. Sultan Ahmet Cami’nde ve Süleymaniye Cami’nde namaz kılmayı ve Fatih’e gitmeyi istiyordum ama kısmet olmadı malesef. Sultan Ahmet’e ve Süleymaniye’ye gidemesem de Eminönü Yeni Cami’ne gittim. İnanın içinize dolan o huzur çok farklı bir şey. Birde Eminönü’nde yediğim balık ekmek var tabi, muazzam bir tat.
Orada internetten konuşup muhabbet ettiğim abilerim ve kardeşlerim ile yüzyüze görüşme fırsatım oldu. Ahmet Abi, İbrahim Abi ve Selim kardeşim sağolsunlar beni kırmadılar oturduk, muhabbet ettik, çayımızı, nargilemizi içtik. :)
Velhasılıkelam İstanbul’u sevemedim ben. Özellikle Konya gibi bir şehre alışmış biri olarak olmadı be, ısınamadım.
Bu kötü anıların dışında seninle geçirdiğimiz gün epey iyiydi sanırım abi biraz beklettik seni ama olsun gün sonunda iyi konulara değindik ve muhabbeti döndürebildik :) Umarım tekrar görüşürüz ama bu sefer Konya’da :)
İnşallah kardeşim. Her zaman beklerim. :)
Haberim olsaydı karşılıklı oturup sohbet ederdik İsmail :) Sultanahmet, Gülhane, Beyazıt,Laleli benim mekanımdır :P
Bu arada Gezi parkı meşhur felan değil, sıradan bir park işte. Ayrıca sen o saatte oraya gidersen o tür manzara normal burada :)
Bu arada İstanbul candır gerisi heyecandır :P
Kısmet değilmiş Tuncay. Bir daha gelirsem (pek sanmıyorum) dediğin gibi bir çay kahve içeriz. :)
İstanbul Gibi bir şehir varmı be dostum İstanbul hayattır her ne kadar trafik derdi olsada sınıtı olsada yinede istanbuldan vezgeçilmez.