Bir Kaçıştır Karadeniz
Acımasız hayat, yine bir oyun peşindesin, yeni bir tuzak yeni bir diken yeni bir sevda…
Bilinmezlerden gelir, işler içine… Bir süre sonra anlarsın ki aldığın nefesde bile “O”. İçin için yanarsın. Yeni mecnun adayı olarak görürsün kendini. Bir an gelir tutamazsın artık içinde daha fazla, anlatmanın tek yol olduğu inancı kaplar zihnini. Ama bu sanıldığı kadar kolay değildir. Günler haftalar birbirini kovalarken aylar geçer ama sen konuşamazsın. Bu sürede senin bakmaya kıyamadığın mimozan başka rüzgarlar eşliğinde gitmiştir senden…
Söylememeye yeminler edersin, ondan nefret ettiğini bile söylersin. Ama bunun yalan olduğunu bilirsin. Ve yangın dedikleri şey başlar içinde. Nefesin uzaklaşıyordur artık.
Yolda yürürken acaba buradan geçmişmidir hesapları ile yürürsün. Aynı kaldırıma ayak basmanın verdiği acınası sevinç duygusu ile tanışırsın. Aynı oksijeni, güneşi, yolları kullanırsın sayısı bilmem kaç milyar olan insanlıkla. Ama bu şehirde “O” ile olmak ayrı bir haz verir.
Uzun bir süre yazamazsın, içinle konuşursun. Anlatma arzularının bastırılmışlığı, ufaktan gün ışığına çıktığı şu günlerde kesin bir karara varmış olmanın gücü ile kurarsın cümleleri…
Evet… Karadeniz bir kaçış. Bilinmezden gelenin verdiği acıyı unutmak için bilinmezliği seçiyorum. Tarifsizliği, kimsesizliği… Şu ygs denen sınavı kazanıp elimde valizim giderken son kez bakacam bu şehre. Bu şehirdeki en kalabalık caddeye. Son kez görme umudu ile. Biliyorum orada olmayacaksın ama ben yine bakacam. Rüyaları ile uyuduğum, düşleri ile uyandığım şehir. Trabzon… Sar sarmala beni.
Karadenize karşı efkar bastığında senin adınla söyleyeceğim türkümü;
didou nana…
Evet Karadeniz bir kaçış olacak. Herşeye rağmen unutulmaya yüz tutmuş onca şeyden kaçış. Sanma ki kaçıp kurtulacaksın!
denemeye değer…