Diplomatik Yalnızlığım Var Bayan Dokunmayınız

 / Kumar masası dağıldı
ne aşkın galibiyim ne de paranın hükümdarı.
Elimde kalan tek şey hiç kırıkları… /

Küçüktüm , tabiri caizse bıyıklarım daha terlememişti.
Televizyonda öpüşen çiftleri sevişiyorlar sanıp kafamı yastığın altına gömüyordum.
Zamanla büyüdüm bir ayrılığın ilk gününde öğrendim sevişmek fiilinin ne denli kolay olduğunu.
Başımı yastığın altından çıkarıp yorganı üstüme çektim.
Yaptığım ayıbın farkındayım,
Her gece yalnızlığın koynunda buluyorum kendimi.
Bu benim suçum değil ,
beni mutluluk temennileriyle kandırıp ayrılığın kucağına bırakan kadının cebime iliştirdiği nottan ibaret her şey.

” Sen, beni canından çok seven adam. Bana yaşattığın onca mutluluğun bedelini ödeme vakti geldi artık…
Merak etme az acıyacak canın , ama unutamayacaksın.
Unutmayacaksın…

Not : Sana sevişmeyi öğreten kadın…”

Aslında sonu belliydi bu hikayenin.
80 yıl vizyonda kalacak yaşantımızda unutamadığımız anları roman yaptık hayatımıza.
Dudaklardan düşen doğaçlama replikler ayrılıkların doğmasına sebepti…
Vapurlar, trenler, otobüsler.
Gidenlerin arkasından el sallardı insanlar.
Ama bilmediğimiz bir şey vardı.
Veda lodosları hep kalanı vururdu.
Biz dilimize yer etmiş bir ”hoşça kal ” ile ele salıyorduk yarimizi.
O zaman düğümlenirdi boğazımızda hıçkırıklar.
Hiç kırıklarından başka bir şey kalmıyordu elde avuçta
Sağında, sol’unda her şey hiç oluyor,
sorulan soruların cevapları namluda sırıtıyordu.
”Ne yapıyorsun ?
Kocaman bir hiç…”

Hadi kayıplara karışan bakışlarınla acıt canımı.
Bırak ta keyfini çıkarayım senden çaldığım son dal sigaranın.
Şimdi seni bir kadeh şaraba meze edeceğim.
Boş ver şarkıyı yarım yamalak söyleyen,
içkisinden henüz bir yudum dahi almamış olan konsomatrisi,
ekmek parası sonuçta…

Hadi, vur yüzüme ;
” papatyalardan yaptığın taçlardan daha değerliydi parmağıma taktığı bir taş parçası. Gücün yoktu onun gücüne teslim ettim bedenimi ” de…
Bahse girerim unutamam seni ,
Unutamam o cehennemi müjdeleyen öpüşlerini.
Söyle hadi, bana sevişmeyi öğreten kadın
”Yatağına girdiğim her adama senden bir iz bıraktım” de.
Gururumu yedi kat özleme sarıp , gizledim kefenimi sakladığım sandığa.
Tam vaktiyken unutmanın, çıkıp karşıma hatıraları canlandırmanın sebebi ne.
Git hadi bana sevişmeyi öğreten kadın,
Sana sarılmanın, saçlarını okşamanın zamanı değil şimdi.

Bitirdiğin ömür romanının ön sözüne imzamı attım.

-Diplomatik yalnızlığım var bayan dokunmayınız…

 Doğan Yücetaş

Bana kahve ısmarlamak ister misin?

Bunları da okuyabilirsin
Yazı hakkındaki yorumun nedir?