
Her Birey Sistemin Bir Kölesidir
Sanki biraz fazla iddialı bir başlık oldu. Fakat biraz sonra yazacaklarımı tek bir cümle halinde söyle dese biri sanırım bunu söylerim. Evet, her birey sistemin bir kölesidir. Hatta günden güne de sorgulamayan, düşünmeyen, anlamayan bir köle konumuna gelmektedir.
Son zamanlarda bir şeyin farkında vardım. İçimde bir yerlerde düşünmeye vakit bulamadığım, düşünmek istediğimde hep bir engelle karşılaştığım düşünce yığınını kitap okuyarak gün yüzüne çıkarıyorum. Henüz daha o yığını eşeleme aşamasındayım. Allah izin verirse ömrümün geri kalanında da daha çok okuyarak o yığının en diplerine kadar gireceğim.
Şu hayatta yaptığım en büyük ahmaklıklardan biridir kitap okumaya geç başlamak. Ve şunu üstüne basa basa söyleyebilirim ki okumamak en büyük ahmaklıktır. Sistemin aradığı köleler ise bu ahmak insanlardır. Etrafımıza şöyle bir baktığımızda kaç insanın bu alışkanlığı kazanabildiği ortadadır. Hatta buna bir alışkanlık demek yerine gereklilik desek daha doğru olacaktır.
Sizce Türkiye’den -sistemin insanları köleleştirmek maksadıyla işlediğini düşünürsek- bir Mimar Sinan, bir Ali Kuşçu, bir Hezârfen Ahmed Çelebi çıkar mı bu saatten sonra? Sanmıyorum ki bu soruya evet densin. Peki bunun sebebi nedir? Bence en başta eğitim anlayışımız. Daha küçük yaşta çocuklarımızın beyinlerini onca gereksiz bilgi ile dolduruyoruz ki gerekli olanlara yer kalmıyor. Özellikle okullarda bu eylem sistematik bir şekilde yapılıyor. İddia ediyorum ki üniversiteye kadar öğrendimiz pek çok bilgiyi hayatımızda hiç kullanmıyoruz. Mesela benim lisede kimya dersinde öğrendiğim atom numarasının proton sayısı ve çekirdek yüküne eşit olduğu bilgisi 3 saatlik sınav dışında ne zaman ve nerede işime yarayacak çok merak ediyorum. Ve ben bu bilgiyi lisede bilişim teknolojileri bölümünde okurken görüyorum. Sanırsın ki atomu parçalamak için eğitim alıyorum, sen git bu bilgiyi bu bilgiye ihtiyacı olanlara ver ki benim beynime boş yere yer kaplama. Onlarca ezber ve gereksiz bilgi öğrencilerin beyinlerini doldurduktan sonra öğrenciler sağlıklı düşünemez hale geliyorlar. Üniversiteyi bitirdikten sonra da bir bakıyorlar ki işsizler.
İnsan, beynini o kadar çok gereksiz bilgiyle dolduruyor ki artık sorgulama güdüsünü kaybediyor. İnsan varlığının temel sorularından olan neden yaşıyorum, yaşamaktaki amacım ne, beni kim yarattı, beni kim yönetiyor gibi sorular yerine kuvvetlerin toplam momenti kuvvetlerin ayrı ayrı momentlerinin cebirsel toplamına mı eşittir diye soruyor. Sistem de zaten bunu istiyor. İnsan sorgulamasın, benim onun önüne sunduklarımla oyalansın. Kimyayı da öğrenelim, fiziği de öğrenelim ama bunları alanındaki kişiler öğrensin. Kimya alanında bir isteği, bir yeteneği olmayan veya bunu öğrenmek istemeyen birine kimya öğretmek ne derece doğru düşünmek lazım. Buradaki görsel duygularıma tercüman olur cinsten. Bir balığın ağaca tırmanmasını söylemek ne kadar komik değil mi? Ama ülkemizde yıllardan beri yapılan şey bu.
Sistemin insanları köleleştirmesi bahsinde duralım. Aslında yukarıda az da olsa değindim fakat bu bahsin üzerinde biraz fazla kalmakta fayda var. Sistem bizlere diyor ki sadece benim istediğim şeyleri düşüneceksin, sadece benim istediğim şeyleri sorgulayacaksın ve benim istediğim gibi yaşayacaksın. Mesela bir Müslüman olarak gerçekten Müslüman gibi mi yaşıyoruz? Kılmadığımız kaç rekat namazımız var? Kuran’ı kaç kez anlayarak okuduk? Şimdi bazı arkadaşlar bana kızacaktır yahu bu konulara neden giriyorsun diye. Ama bu yazıyı on kişi okuyorsa bunların sekizi Müslüman. Bu mevzuları sen konuşma ben konuşmayayım, nasıl olacak böyle? İşte sistem tam da bunu istiyor. Asıl konuşulması gerekenler konuşulmasın. Survivor’da şu kişi neden elendi, Karagül’ün son bölümünde ne oldu, evlenme programındaki Ayşe Teyze Mehmet Amca’nın çay teklifine ne dedi… Bakın etrafınıza hep bu sorular. Allah aşkına şu soruların insanlığa zerre faydası var mı?
İnsan sorgulama güdüsünü yitirdikten sonra zaten köle olmaya mahkumdur. Her alanda bu böyledir. Mesela siyasete bakın, bir insanın tarafı olduğu partinin lideri bir şey söyledi mi hemen o söylediyse doğrudur, vardır bir bildiği deniyor. Yahu bir düşün bakalım acaba doğru mu söylüyor diye. Bir mukayese et kendince. Ama yok o söylediyse doğrudur.
Sistem toplumun damarlarına modernizmi, popüler kültürü enjekte ediyor ve bunu durmaksızın yapıyor. Hal böyle olunca da ortaya itaat eden savurgan bir toplum çıkıyor. Yeni bir telefon çıkmış hemen almalıyım, Fatmalar yeni koltuk takımları almış biz de alalım, evi yenilesek mi acaba… Sistem hep üste bakmamızı emrediyor. Hiç alta bakan yok. Hep bizden üsttekilerle kıyaslıyoruz kendimizi. Bu sefer de şükretmeyi bilmiyoruz.
Televizyonlarda zinaya teşvik eden, aşk(!) adı altında çekilen diziler, aile bağlarını yerler bir eden programlar, insanları her konuda batıya özendiren filmler. Bunlar sistemin bir parçası olarak görevlerini layıkıyla yerine getiriyorlar. Bunu anlamak için toplumun ahlak seviyesine bakmanız yeterli. Siz sanıyor musunuz ki tüm bunlar kendiliğinden oluyor?
Ölümü unutturdu bu sistem bizlere. Ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz. Kaçımız günde bir kez ölümü hatırlıyoruz? Ama ay sonu ne kadar para gelecek, yarın televizyonda hangi dizi var hiç unutmayız.
Velhasıl kelam bu sistem bize insanlığımızı unutturuyor, kendisine köle yetiştiriyor.
Dediğin çok doğru abi hepimiz bir sistemin parçası gibi yaşıyoruz ve gerçekten dediğin gibi şükretmiyoruz. Oturacak koltuğumuz var iken başkasının yeni aldığından istiyoruz ama dışarıda oturacak koltuğu olmayan insanları görmüyoruz, elimizde olanla yetinmeyide bilmiyoruz. Hep daha fazlasını istiyoruz. Yine aynı şekilde ders hakkında söylediklerinede katılıyorum. Bizim ülkemizde çoğu dersi zorla gösteriyorlar bizlere gereksiz olsa bile. Benim amerikadan bu sene sınıfımıza gelen bir arkadaşım vardı. Ona ordaki eğitim sistemini sorduğumda ”biz orda sadece görmek istediğimiz dersleri görüyoduk” dedi. Çocuk sadece fizik,matematik,bilgisayar ve geometri derslerini alıyormuş ordayken. Tabi bizim ülkemize gelince 12 dersi birden görmeye başladı. Kısacası dediklerine aynen katılıyorum abi.
Aslında birçok iyi noktaya değilmişsin yine sevgili dostum fakat bir yanlısı düzeltmeni isteyeceğim “kitap okumamak” değil “okumamak” ahmaklıktır. Felsefi düşünce yapıma ve mantığıma son bir senedir kitap okuma isi yatmıyor. Bununla ilgili bir yaziyi da yakın zamanda ben bloğumda yazacağım. Ins geri kalan birçok düşüncene Katılıyorum. Bu harika düşünce ve yazılar için teşekkürler.
Ben de aslında orada kitap okumamak demedim bilerek Burak. Okumamak ahmaklıktır diye yazmıştım. :)
Herşeyi geçelim, sistemin yanlış oluşuna dokundurmak yerine kendimize bakalım. Bizler hiçbir şeyi yapmak zorunda değiliz. İş düşünmekte, ne istediğimizi bilmekte ve çabalamakta yatıyor. Biz tüm bu fiilleri yerine getirmeden sistemin yanlışlığından söz etmemiz gülünç oluyor arkadaşlar. Kendimizi bilelim, yolumuzu bilelim, işlerimizi elimizden geldiğince kolaylaştırarak yapalım en son sistemden şikayetçi olalım.
Evet, sistem birilerinin oyuncağı ve öyle olmaya da devam edecek. Sistemi elinde tutanlar da bir zamanlar sistemden şikayetçilerdi ve kendi sistemlerini kurdular. Bugün biz şikayet ediyoruz ve aramızdan birileri çıkıp bu yanlış sistemi düzeltecek kendince doğrularını uygulayacak ve sistem yine bir kesim için yanlış, eksik yada hatalı kabul edilecek.
Bizler insanız, doyumsuz yaratıklarız. Düşünelim, kendimizi geliştirelim, en iyiler bizler olalım ve sistemi birlikte düzeltelim.
Düşünelim, kendimizi geliştirelim, en iyiler bizler olalım ve sistemi birlikte düzeltelim.
İsmail kelimelerinin tamamına katılıyorum.
Her zaman dediklerini savunmuşumdur. Ya bir adam doktorluk mesleğine yatkınsa neden ona kimya, fizik öğretilir ki ? Bu diğer birçok ders içinde geçerli. Eğitim sistemimiz sadece lise, üniversitede falan değil en başından hatalı.
Yazına gerçekten hayran kaldım. Teşekkürler bu güzel yazın için.
Abi yine hislerime tercüman oldun. :) özellikle okul konusunda. Edebiyat dersi benim kod yazarlığıma zerre etki etmedi hatta tasavvuf edebiyata ki şairlere hep demişimdir “ulan iki rekat namaz kılsan daha fazla sevap alırsın” diye :)
Güzel noktalara değinmişsin. Her cümlene katılmakla beraber son paragrafına çok ama çok katılıyorum.
Sistem önce hiç ölmeyecekmişiz hissini oluşturuyor sonra ise mutluluğun maddi hazlarda olduğunu bize entegre edip çok rahat bir şekilde bizi yönetiyor.
İnsan doğduğundan bu yana yönetiliyor. Üniversiteye gideceksin diyorlar, askere gideceksin diyorlar, iş kuracaksın diyorlar sonra evleneceksin diyorlar. İnsan hayatı boyunca bu zorunluluklarla kısıtlı ve istemediği bir hayat sürüyor.
Sistem asla değişmeyecek. Fakat arada birkaç asi çıkıp başkalarının hayatını değil, gerçekten kendi hayatını yaşayabilecek!
Biz inanıyoruz ki dertlenmeyen bizden değildir.
Biz dikkatimizi Kabil’e değil Habil’e verirsek kuyuda çıkan Yusuf oluruz inşallah..
Bir olalım, İri olalım, Diri olalım …
Sistem zaten bizleri eline geçirmiş. Elden ne gelir ki. Sadece kendi köşemiz dediğimiz bi yerde olup bitene bakıyoruz.
İnsanlar bunun farkına yeni yeni varıyorlar bence ve önümüzdeki yıllar içerisinde bunun azaldığını göreceğimize inanıyorum. Ve kendini geliştirmek isteyen herkesi kitap okumaya davet ediyorum.
Kapitalizmin genel değerlendirmesini ve tanımını yapmışsın paşam seni tebrik ederim. Öncelikle sistem temelinde rutin işliyor gibi görünsede güncellenen her bir teknolojiden tutta, yeni çıkan dizi ve filmler bizi tamamen bir kara deliğe sürüklüyor farkında olamasakta. Askerden geldiğim dönem belirli zaman yaşadıklarımın etkisinde kalmıştım. Askerlik öncesi inanılmaz verimli bir hayat yaşarken sonrasında ciddi sorunlar yaşamıştım. 2013 yılında Procrastination adı verilen berbat ruh haline insanı sokan bir sorun benim de başıma gelmişti. Açıklaması kısaca ‘hayatı ertelemek’ diyebilirim. İş hayatı ve özel hayattaki yoğunluğum hedeflerim hepsi bu dönem de birbirine girmişti. Alışkanlıklarımı sorguladım ve temel sorunun senin de belirttiğin gibi sistem olduğu kanısına vardım. Aslında sistemin iyi tarafları var yok değil ancak belirsizlik ruh hali yani uç hedeflerin zihnimizi ve hayatımızı monoton kıldığını düşünüyorum. Bu uç hedefler günümüzde artık herkesin sorunu. Yani asgari ücretle çalışıpta iPhone 6 almak gibi hayat artık. Neyse yeterince uzattım sistemin değişmesini beklemek ahmaklıktır. Bu yüzden insan kendi ile muhasebe yapmalı, hayatına olumlu, ılımlı ve mütevazi yönleri ile şekil vermelidir..
Beyin kullandıkça açılır, kimse atomun yapısını öğrendi diye aptal olmaz, körelmez. Aksine daha çok bilgiye açık bir hale gelir. Tüm maddelerin temelindeki bir yapıyı öğrenir hale geliyorsun sonuçta, kalan hayatında işe yaramayacak da olsa.
Güzel noktalara değinmişsin. Her cümlene sonuna kadar katılıyorum.
Bir kural vardır diyor ya asla sisteme karşı gelme diye. Düzen kurulmuş ve bizi yutuyo.