Keira
Babilin asma bahçelerinden çaldığımız üzümleri, şarap yapıp harama bulamıştık dilimizi.
Tersine akan nehirler gibi deli doluydu sevdamız.
Kahinlerin falları doğru değil.
Duyduklarına inanma demiştim Keira…
Kandırırlar seni.
Kana bularlar seninle dolu mabedimi…
Ne oldu şimdi…
Sesin neden uzak.
Neden uzak bedenin.
Münferid gecelerimin tarifi yok.
Özledim Keira çok özledim…
Hak kaleminin mürekkebine sızıp, şakaklarımdaki boşlukları doldursana…
Ya’kûb’un kervanları geçmez,
Yûsuf’un atıldığı kuyunun önünden
Ne su isterler , nede susuzluğa sebebiyet verirler.
İz bilmez, yol yordam bilmez
Yolunu şaşırır çöker oldukları yere develer…
Haman’ın askerleri duymasın, görmesinler bizi
Suçsuz yere recm ederler Keira
Ayırırlar yokluğunu varlığımdan
Eros bile güler halimize
Senide benim gibi dinlemeden yargılarlar.
Rüyalarını anlatma öyle herkese Keira!
Yalanla yorumlarlar yakarlar sineni
Kızgın çöllerde yem ederler akbabalara
Nefret dolu bakışları var onların Keira.
Dudaklarındaki zemzem damlacıkları düşmesin toprağa
Zira Cennetten kovuluruz Cehennem ateşi kıyamaz güzelliğine
Üç vakte buluşuruz.
Sen ağlama…
Sil göz yaşlarını Keira
Sil göz yaşlarını…
Doğan Yücetaş
batı edebiyatı ve doğu edebiyatını harmanlamış , Söz sanatları ile güçlendirmişsin . Çok güzel olmuş kardeşim devamını bekliyorum …
cok güzel bir makale olmus tesekkürler admin