
Marka Bağımlılığı Üzerine
Ramiz Ağabey buradaki yazısında yine güzel bir mim başlatmış. Mimimizin konusu marka bağımlılığı. Popülerizmin silahlarından olan modaya, başkası kullanıyorsa iyidir, pahalı olan en güzeli düşüncelerine alet olmadığım için o kadar mesudum ki bilemezsiniz. (bkz. Zeki Müren)
Ben bu marka bağımlılığı olayının küçük yaşlardan geldiğine ve yaşama koşullarına göre şekillendiğini düşünüyorum. Mesela küçükken ben babamdan bir şey istediğimde ve babam almadığında ben sofraya küsüp de bir kenara geçip bana şunu almazsanız yemek yemem diyemezdim. Çünkü ben ne kadar aç kalırsam kalayım o istediğim şey alınmazdı. O yüzden ben de aç kalmaya değmez diyerek sofranın başına geçerdim. Ama arkadaşlarım bu taktiği uygulayarak ailesine istediklerini aldırabilmişlerdir. Birde orta halli bir ailenin bireyi olduğum için ailemde de öyle marka bağımlılığı veya tüketim çılgınlığı görmedim. Belki bu yüzden böyle bir bağımlılığım yok.
Marka bağımlılığın yoksa şayet neye göre alışveriş yapıyorsun diye sorabilirsiniz. Birçok kişide olduğu gibi bende de iki temel kriter var; ucuzluk ve kalite. Kullandığım markaları seçmemdeki iki kriter tamamen bu.
Öncelikle giyecek olarak tişört için DeFacto‘yu tercih ediyorum. 10 TL’ye aldığım tişörtü bile uzun süre kullanabiliyorum. DeFacto’yu tercih etmemin bir diğer sebebi ise DeFacto’nun internet sitesi üzerinden alışveriş yapmak oldukça kolay. Gömlek alışverişlerimi Tudors‘tan yapıyorum. Sıklıkla gömlek giyen biriyseniz kesinlikle tavsiye ederim. Her ne kadar göbekten dolayı birazcık dar gelse de 2 sene önce aldığım gömleği halen giyiyorum. Şimdiye kadar Adidas, Nike vs. ürünlerini kullanmadım. (Kullanmışsam da inanın hatırlamıyorum.) Özellikle ayakkabı üzerinden örnek vermem gerekirse bir ayakkabıya o kadar para vermek yerine daha uygun fiyata ayakkabı almak daha mantıklı geliyor. Şimdiye kadar bir ayakkabı için en fazla 130 TL verdim. Onda da aynı tarzda ayakkabıyı Konya’da bulamadığım için zorunlu kaldığımdan… Spor ayakkabı olarak Lescon kullanıyorum. 70-80 TL verip de 2-3 senedir giydiğim ayakkabılar var. Pantolon konusunda da herhangibir marka olmasına gerek yok. Kumaşı güzel bir keten pantolon bulabilirsem markası problem değil. Çok fazla kot pantolon giymiyorum fakat kotta da LK&JNS kullanıyorum. Eskisi kadar saat meraklısı olmasam da Slazenger ve Daniel Klein marka saatler kullanıyorum.
Yiyecek konusunda etliekmek, dürüm, çorba gibi yemekler yediğim için marka yazmaya gerek yok diye düşünüyorum. Hayatımda Mc Donald’s ve Burger King’den birer kez yemek yemiş biri olarak oralara bir daha adım atma taraftarı bile değilim. Starbucks’ın önünden birkaç kez geçmişimdir. Sahi Starbucks’a gidenler kahvesi güzel olduğu için mi gidiyor? Sanmıyorum. En azından büyük bir çoğunluğunun bu yüzden gitmediğine eminim. Asıl markayı ise sona sakladım; Torku. Şehrimin önde gelen firmalarından biri. Torku çıktıktan sonra neredeyse tamamen Torku ürünleri kullanmaya başladım. Özellikle bir keki var ki mis mis. Glikoz şurubu kullanmadıklarını da buradan söylemek istiyorum.
Gelelim asıl mevzuya; teknolojik ürünler. Durum burada biraz farklılaşıyor. Alışveriş yaparken belirlediğim ucuzluk ve kalite kriteri bazen burada işe yaramayabiliyor. Üç beş kuruş fazla olsun ama iyisi olsun fikri daha baskın geliyor. Çünkü teknolojik ürünleri diğerlerine göre daha uzun süre kullandığım için iyisini almaya özen gösteriyorum. Mesela Casper ve Dell marka iki laptopu ele alalım. İkisinde de donanımsal özellikler hemen hemen aynı olmasına rağmen Casper yaklaşık 300-400 TL daha ucuza satılıyor. Şimdi ben bu ucuzluğu görüp de Casper marka laptop alırsam bir sene sonra başımın ağrıyacağını biliyorum. O yüzden biraz fazla verip Dell marka laptopu almayı tercih ediyorum. Ki zaten şu an kullandığım laptop Dell. Telefon olarak da 2 senedir LG kullanmaktayım. Telefonun haşatı çıkana kadar da kullanmayı düşünüyorum. Buradaki yazımda da bunu belirtmiştim. Klavye mouse olarak da uzun süredir Microsoft‘un wireless keyboard 3000 modelini kullanıyorum. Depolama konusunda da Western Digital ile düzeyli bir birlikteliğimiz var.
Kullandığım markalar hemen hemen bunlar. Bunlar dışında da kullandığım markalar vardır fakat şu an aklıma gelmiyor. Eğer sizin de şu marka kalite olarak söylediğin markadan daha iyi, fiyat olarak da uygun dediğiniz markalar varsa yorumlarda belirtirseniz sevinirim.
Ben de bu mimi sevgili kardeşim Ubeydullah‘a ve tüm cevaplamak isteyenlere şutluyorum.
“ve tüm cevaplamak isteyenlere şutluyorum.” şöyle bir tane gelmedi ki adımıza karalayım bir şeyler :)
Herkes cevaplasın diye ucu açık bırakmışım işte Metin. :)
Hepsini geçip Starbucks konusuna gelmek istiyorum. Starbucks’a gelip ‘ya en gizelinden veriiiieyn’ diyen 15-19 yaş aralığı tiki kız tipi için haklısın sadece havasına dalgasına geliyorlar. Ama kahvenin lezzetini bilen insanlar gidip de Kahve Dünyası’nda kahve içmezler, zaten Kocatepe’de hiç içmezler. Yerli markaya destek olalım da tatsız kahve de içmeyelim yani. Hem en uygun fiyatlar var hemde gidip istediğin kadar oturup istediğin kadar çalışabiliyorsun. Çalışma ortamı da çok sakin ve uygun. Hatta toplantılar için bile uygun. Teknoloji konusunda ise marka bağımlılığı der misin demez misin bilemem ama Apple tektir. Alması 3 ay dişini sıkmaya bakar. Çok pahalı her malzemesi en ufak şarj adaptörü bile çok pahalı ama vaat ettiği kaliteyi veriyor. Genel olarak marka bağımlılığı konusunda fanboy olmaktan öteye geçen herkes alacağı markayı bilir buna marka bağımlılığı denmez bence. Yazı güzel olmuş ellerine sağlık.
Söylediğin kişiler Starbucks’a gelenlerin yüzde yirmisini anca oluşturuyordur Mehmet. Geri kalanı senin de söylediğin gibi tiki boy diye tabir ettiğimiz tipler. Masaya iPhone 6’sının yanında BMW marka arabasının anahtarını koyan, Marlboro paketinin yanında Zippo çakmağını eksik etmeyen tipler. Apple konusunda da sana hak veriyorum. Ama işte hiç ihtiyaç yokken de gidip muadillerine oranla tonlarca para vermek doğru gelmiyor bana.
Ne de güzel anlatmışsınız bayıldım.. Yazılarınızı takip etmeye başladım artık :))
Teşekkür ederim. :)
Çok eğlenceli bir yazı yazmışsın her zaman ki gibi hocam. Büyük bir zevkle okudum.Dell notebook’unun hangi serisini kullanıyorsunuz onu merak ettim cevaplarsanız sevinirim.
Inspiron 5521 kullanıyorum Berkay. Laptopu aldığımda alüminyum kasa olması mest etmişti beni.
Düşüncelerime yine tercüman olmuşsun azizim :) Ben giydiklerimin çoğunu kendim dahi almıyorum. Annem pazardan alıyor. Kalite yerlerde anlayacağız :D
Torku son zamanlarda benimde tercih ettiğim gıda markası. Glikoz şurubunun kullanmaması bunda büyük etken. Teknolojik ürünlere gelince de Casper almamana sevindim. Casper hakkında kimse mi iyi bir yorum yapmaz :/
Starbucks konusunda ben de bir iki şey yazayım. Evimin 500 metre ilerinde olmasına rağmen ben de sizin gibi daha oturup bir kahve içmişliğim yok ve dediğiniz gibi büyük bir çoğunluk kahvesi güzel diye gitmiyor. Sadece gitmek için gidiyorlar hatta bu durum bazılarınca alışkanlık haline gelmiş bu durumda. Kalkayım Starbucksa gideyim, oturayım yer bildirimimi yapayım, instagrama kahve fotoğrafımı koyayım ve saatlerce oturayım. Başka bir amaçları ve gayeleri yok bu tip insanların.
Mütevazi bir mim yazısı ile karşı karşıyayım :). Kardeşim benim öncelikle mim’e cevap verdiğin için teşekkür ederim. Mimleri okudukça fazlalıklarımı anlıyor gibi oluyorum bazen. Ama herkes hayattan farklı şekillerde zevk alıyor bu yüzden herkesin kullanım alışkanlıklarına saygım var. Torku’nun yaptıkları konusunda kabaran milliyetçi tarafımdan dolayı fazlasıyla mutluyum bende. Varolması gerçekten gurur verici. Bu kadar kısa zamanda hangi marka adından bahsettirmiş? Çok renkli kullanım alışkanlıkları ortaya çıkıyor. Tekrar teşekkür ederim kardeşim.
Görünüşe göre kapitalizme karşı elinden geldiğince kendini savunuyorsun. Günümüzde bu kadar markalaşma varken marka peşinden koşmamak neredeyse imkansız.
Çok haklısınız mağaza 10 tl lik t shirt e baskı yapıyor 200 tl ye satıyor adı marka oluyor
Ben şu 5 TL lik ürünü 150 TL ye satan markaya çok kılım
Aşağı yukarı tarzlarımız aynıymış İsmail hocam. Bende isimden ziyade fiyat performans oranına bakarım çoğu zaman. Sadece mouse kullanırken Logitech olmasına dikkat ediyorum Geriye kalan kısımda bağımlıyım diyebileceğim bir alışkanlığım yok. :)
Biliyordum böyle insanların olduğunu, yalnız değiliz. Velhasıl marka ayakkabı tercihimdir. Tırnak sorunu çektiğim için aldığım tüm ayakkabılarda sorun yaşadım. Marka giydim oh dünya varmış dedim. Aldığım modelden de vazgeçmedim her sene yeni sezonu, farklı renkli olanları çıkar sezon sonuna doğru indirime girdiğinde alırım. Bir büyüğüm de şöyle söylemişti – “Ucuz mal alacak kadar zengin değiliz.” Bunu da seçici olarak düşünmek lazım. İşin ehli, maldan anlayan olmak gerek sanırım.
Defacto tshirtler o kadar kaliteli değil sanki =) İlk yıkamada soluyor.Tudors konusunda size katılıyorum.Ucuz bir şekilde onlarca alternatif arasında seçim yapabiliyorsunuz
Marka başlıkta da belirttiğin gibi bir hastalık haline gelmiş. Bakıyorum etrafa gerçekten isime para veren insan çok aslında daha kaliteli ürünler, yiyecekler, içecekler bulunuyor fark edilmeyen fakat dediğim gibi markaya para veren insan çok :) şöyle bir durumda var keşfedilmemiş markalar biraz yükseldikleri zaman kendilerini bozuyorlar belki böyle düşünüp de markaya para yatıran insanlar vardır. Tikilik başa bela :)
Mimleme olayını çok begendim. Bir sonraki mimlemeye beni de dahil ederseniz sevinirim.
Bizde şöyle bir düşünce var ” pahallı olan kalitelidir ” buda bizim marka bağımlısı olduğumuzu gösteriyor.
Ramiz’le başlayınca “Köfteci Ramiz” geldi aklıma :)
Dell konusuna değinmek istiyorum aslında. Ben de yaptığım uzun araştırmalar sonucunda Lenovo’ya karar vermiştim. Dell ve Lenovo arasında fiyat ve artı özellikler dikkatimi çekmişti. 4-5 sene önce aldığım laptopun tek sıkıntısı sonradan taktığım SSD oldu (malum ömrü kısa keratanın) Sizin de laptop almadan önce özelliklerine muadil Lenovo laptopları incelemenizi öneririrm.
Marka bağımlılığı bende sosyal medya üzerinden bir bağımlılık çağrıştırıyor. Özellikle son günlerde özellikle instagram gibi platformlarda yeni alınan bir ayakkabıdan arabaya kadar birçok ürünün kişilerce paylaşıldığını görüyorum. Bu bir açıdan marka bağımlılığının kişilere empoze edilmesi olabilir. Sonuçta sürekli aynı markalara maruz kalınca ister istemez üzerimizde az da olsa bir baskı hissediyoruz.
Tek marka takintim gida sektöründe var.Yedigimizin , ictigimizin zehir sactigini ve ‘Arena’ ile büyümüs bir gencligin getirdigi ‘merdiven alti gida isletmeleri’ korkusu ile takintiliyim bu konuda(ara ara yokluk kapiya dayanirsa gözümü karartip ‘Bim’ ci kesildigimi de itiraf etmeliyim).
Güle güle giy, güle güle kullan. Ben defacto dan ayakkabı aldım 50tlye memnun kalmadım diyebilirim yaklaşık 4 aydır giyiyorum haşatı çıktı parçalanmaya başladı onun dışında defacto ve lcwden giyinmeyi severim, laptop olarak yaklaşık 3 yıldır lenovo z580 kullanıyorum bazen wifi ve bluetooth bağlantıları sıkıntı çıkartıyor ama gene de güzel, yiyecek içecek noktasında ise gimdes sertifikalı ürünler yemeye çalışıyorum torku o yüzden devre dışı kalıyor :) telefon samsung s4 kullanıyorum yaklaşılık 1 yıldır ama bir daha alırsam başka bir telefona markası tercih edeceğim.
Bu gıda ürünleri hakkında fazla bir yorumda bulunamam ama şunu bilirim LÜKS.Kahvede içersin 50 kuruş “xxx bistro” artık içine ne atıyorlarsa sana getirirler 7 çay parası içtim mi ? içmedim.Elektronik ürünlerde keza öyle ama şöyle bir şey var serviste çalıştım bu ürünlere 2 yıl fix garanti veriyorlar ne hikmetse ürün 2 yılı dolduruyor garanti bitiyor 10 gün sonra bozuluyor garanti dışı ücretle yaptırıyor adam yada hiç uğraşmıyor yenisini alıyor.Markalarda işini biliyor.İnsanların gözünü açması gerekiyor.
Söylediklerinize katılıyorum. Marka olayı tamamen bir hastalık oldu toplumumuzda malesef.
Bir çok insanın ne kadar çok marka bağımlısı olduğunu daha net açıklayan bir makale olmuş , ellerinize sağlık :)
Gerçekten paylaşılması gereken ve herkese okutulması gereken bir makale hazırlamışsınız. Çok etkilendim ve arkadaşlarıma paylaşacağım. Harika.
Marka tutkunluğunun en önemli unsuru da içince bulunduğumuz zaman dilimidir.. Güzel bir paylaşım olmuş, teşekkürler..
ben şahsen ucuza alıyorum nasılmı internete sattıkları spor ayakkabıları 40 tl ye alıyorum ama ınstagramda o ayakkabıyı 80 tlye alanlar var :D ne yaptım gittim araştırdım nerede ne var dıye :) ama yazı gerçekten harika ;)
Çok fazla ürün almamaya çalışıyorum. Örn. laptopum 5 yılını doldurdu. Önceki işlerimden kalan hddleri hala kullanıyorum. Sürekli müşterilerin unuttuğu flash bellekler ile idare ediyorum. Sanırım en son teknoloji namına faturama ek olarak cep telefonu almıştım. Onu da satıp borçlarımı ödemek istiyorum. Buna ek olarak kıyafet olayında az öz şeyler tercih ettiğimden dolayı senede birkere alışveriş yapmayı tercih ediyorum. Evim bir Avm’ye yakın olduğundan dolayı her gün aynı tipleri elinde farklı firmaların poşetleri ile görüyorum. Bence marka bağımlılığı budur. Ben yol parası vermeyeyim diye 5 km yürüyerek sinemaya giderken insanlar har vurup harman savuruyorlar.
İnsanları anlamak gerçekten zor. Son zamanlarda bir telefona merak salmıştım. Yaklaşık 1500 TL civarında. Sonra elimdeki telefon neyime yetmiyor diye vazgeçtim. Bu yazıyı 10 ay önce yazmışım. O zaman kullandığım telefonu hala kullanıyorum ve 3 yıl olmuş. İnternette son zamanlarda dolaşan bir bilgi var, ne kadar doğru bilmiyorum; Amerika’da kişi başına düşen milli gelir ülkemizden daha fazla olsa da ülkemizde satılan iPhone sayısı Amerika’ya oranla daha yüksek. Tabi bunun nasıl olduğunu biraz daha derinlere inerek irdelemek lazım. O da ayrı bir yazı konusu olur.
Markalara ciddi anlamda para verenler ve sadece hava atmak için giyenler, yiyenler, içenlere sözüm. İstanbul Merter’e davet ediyorum. Gelin en kral markanın ne kadar olduğunu gözlerinizle görün. Veya markasız ürünlerin ne kadar ucuz olduğunu görün. 5 TL’ye buluzundan tutun 10 TL’ye kot pantolununa kadar hepsi de marka malesef. Yoksa bir mağaza 20 bin 40 bin TL gibi kiraları nasıl çıkartacak zannediyorsunuz.
Kullandığın markalar neredeyse birebir örtüşüyor, yanlız saat konusunda sıkıntı oldu ben yıllarca Casio kullandım 2-3 yıldır hiç saat kullanmıyorum.
Güzel bir yazı olmuş eline sağlık okurken zevk aldığım nadir yazılardan biriydi.
Yazıda bahsettiğim saatlerin dışında yıllardır almak isteyip de pahalı diye alamadığım bir saati daha aldım. Tabi Türkiye’de bir ev kirasına satılanını değil. Amerika’dan bir hayli ucuza getirttim. Böylelikle saat bağımlılıma (marka değil) da noktayı koydum. :)
İnsanlar markaları adeta putlaştırmaya başladı. Özellikle isim vermek gibi olmasın elma fanboyları.
Marka odaklı çalışmaların e-ticaret projelerindeki önemiyle ilgili bir yazı yazmıştım geçenlerde, sizin de bu yazdıklarınız iyi bir tamamlayıcı oldu.
Bu konuda düşüncelerimi paylaşmak isterim. Marka olmak önemli bir kavram. Bu bahsi geçen markalar ve buna ek daha pek çok ünlü markalar Türkiye de milyar dolar kazanıyor. Asıl sorun şu biz neden bizi temsil eden her alanda sağlam markalar yapmıyoruz ya da neden yapamıyoruz ? Markalaşıp hem kendimizi hem ülkemizi kalkındırabiliriz. Burada marka adı verip ürünü kötü demek istemem, bunun yerine şunu öneriyorum hangi marka hangi malzeme ürünü kullanıyor ve o ürünün malzeme fiyatı nedir malzemenin kimyasalları nedir malzemenin içeriği nedir.Kullanılan malzemenin sağlığa zararı var mı bu da önemli. Bu saydıklarım markanın malzeme fiyatını belirliyor. Malzeme kaliteli ise üzerine istenilen fiyatı koyup satışa sunuyorlar.
Kesinlikle haklısın.Herhangi bir şeye ucuz bir ücret ödeyip yıllar boyu kullanmak benim de hoşuma gider.Doğruluğundan emin olamam ama bir yerde Marka takıntısı olan insanların özgüven eksikliği olduğu yazıyordu.
Marka bağımlılığı konusundaki düşüncelerin ilginç ve samimi. Küçük yaşlardan gelen deneyimlerin ve yaşam koşullarının marka tercihlerini şekillendirdiğine dair söylediklerine katılıyorum. Senin gibi, fiyat ve kaliteye odaklanarak alışveriş yapan birçok insan var. Kendi marka tercihlerini paylaşman da faydalı oldu. Sende hangi markaları tercih ediyorsun? Kalite ve fiyat dışında alışveriş yaparken neye dikkat ediyorsun?