Moira
Her zaman ki gibi Pazartesi sendromunun verdiği gazla küfür ede ede giyiyordum ayakkabılarımı. Yarım saat sonra dersin başlaması umrumda değildi sanki. Birde ilk dersin alan dersi olmasıydı sanırım gevşekliğimin sebebi. Ders başlar yarım saat sonra yoklama alınırdı. Hafif hafif merdivenlerden inmeye başladım. Cebimdeki Pall Mall marka sigaranın ağırlığı kendini hissettirdi birden. Kahvaltıdan sonra en büyük tutkumdu sigara içmek. Otobüs durağına kadar bir sigara ve otobüs gelinceye kadar bir sigara daha. Günlük monoton hareketler yani. Neyse ki otobüse binmiştim. Sanki herkes daha önceden yerini ayırtmış gibi hergün nerede oturuyorsa yine orada oturuyordu. Sağ tarafta karşı sınıftan bir kız, ortada benden bi önceki durakta otobüse binen teyze, en arkada bizim liseli gençler. Benim yerim ise kapının karşısıydı.
20 dakika sonra ineceğim durağa gelmiştim. Fakat nedense bir farklılık vardı. Sebebini bilmediğim. Otobüsten tam inerken bir çift göz dikkatimi çekti. Daha önce görmemiştim ya da hatırlamıyordum. O’nu takip etmek ne kadar doğru olurdu bilmiyorum. Arkasında ağır ağır yürümeye başladım. Anne karnındaki bir bebek kadar masum duruyordu. Bir o kadar da güzeldi sureti. Daha fazla O’nu takip etmemin hoş olmayacağını düşünerek okul yoluna döndüm. Kalbime bir ağrı girmişti. Gözlerimde gözlerindeki Akdeniz…
Aklımdaki tek şey O oldu tüm gün. Bir daha görebilecek miyim düşünceleri yer etti beynime. Görmeliydim.
Ertesi günde tam ben inerken önümden geçip gitti. Yine yarı yolda dönmüştüm. Ertesi gün ertesi gün derken aradan bir hafta geçmişti. Ve hergün aynı şey oluyordu. Ama bugün gittiği yere kadar takip edecektim. Kafaya koymuştum. Otobüsten indim. İşte yine O geçti önümden. Saçları rüzgarla beraber dans ediyordu adeta. Bu sefer okul yoluna dönmedim. Baya bi mesafe yürüdük. O önde ben arkada. Sigara yakmak için bir an durdum. Karşıdan karşıya geçiyordu. Çakmağı ateşlememle fren sesini duymam bir oldu. Hemen yanına koştum. Etrafta sadece merak adına toplanmış boş kalabalıklar vardı. Bağırıyordum deliler gibi. “Ambulans çağırın öylece dikileceğinize.” Ölmeyecekti. Ölmemeliydi. Daha gözlerindeki Akdeniz’i soracaktım O’na.
Ellerim kanlar içindeydi. Ambulans gelmişti nihayet. Sımsıkı tuttum elini. Sanki yıllardır tanıyormuşum gibi. Hastaneye varabilmiştik sonunda. Direk ameliyata aldılar. Bu sırada annemi arayıp bu gece eve gelemeyeciğimi söyledim. Birde evden sıkıntı çıksın istemiyordum.
Uzun bir ameliyatın ardından doktor durumunun şimdilik iyi olduğunu fakat biraz daha geç kalınsa ölebileceğini söyledi ailesine. Ben uzaktan dinliyordum sadece. Babası olduğunu tahmin ettiğim kişi yanıma geldi. Kim olduğumu sordu. Sadece yoldan geçen biri olduğumu söyledim. Kızının benim sayemde kurtulduğunu ne kadar teşekkür etse az olduğunu söyledi. Gözleri yaşlar içinde.
Birkaç cümle karalamıştım o gece. Yazma isteğim hat safhadaydı.
Ahh Moira
Gitme kal yanımda
Baştan yazarız kaderi
Gitmeleri çıkarırız mesela
Yerine seni ekleriz yeniden
Ahh Moira
Gitme kal yanımda
Moira koymuştum adını. Benim için yeniden doğacaktı o. Ya da ben öyle avutuyordum kendimi.
Aradan 2 gün geçmişti. Herşeye rağmen iki gün hiç ayrılmadım oradan. Sonunda doktor O’nun iyi olduğunu ve yanına ziyaretçi girebileceğini söyledi. Babası ve annesi girdi yanına öncelikle. 15 dakika kadar içeride kaldırlar. Babası yanıma gelerek kızının benimle konuşmak istediğini söyledi. Konuşabilecektim O’nunla. İçeri girmemle kalp ağrım daha fazla arttı. Yanına oturdum. Gözleri… Akdeniz kadar derin olan gözlerinde kaybolmamak çok güçtü. Teşekkür etti öncelikle.Ve neden orada bulunduğumu sordu. Anlatmalı mıydım herşeyi. Evet evet anlatmalıydım. 1 haftadır kendisini takip ettiğimi fakat içimde hiçbir art niyet olmadığını, gözlerindeki Akdeniz’in beni sarhoş ettiğini ve o masumiyetin beni peşinden sürüklediğini söyledim. Elimi tuttu. İşte o an Eros’un oku tamamen saplandı kalbime. Hasteneden çıkınca da beni görmek istediğini ve artık eve gidip dinlenmemesi söyledi. Numaramı yazıp hemen yanına bıraktım.
Kaderi baştan yazmıştık. Sıra gözlerindeki Akdeniz’de boğulmaya gelmişti.
İsmail Usluer
Ahh Moiraaa :) Çok güzel ve anlamlı olmuş elleriniz dert görmesin..
Olur;(bu uyarı yazısı içindi)Çocukluğumuzdaki düşler gibi, ya da yerli filmler. Bir gençkız güç durumdadır delikanlı yardım eder, ve büyük aşk başlar. Bu öyküler aşk’a başlayamayanlar içindir. Başlayanlar içinse başka öyküler, başlayıpta umduğunu bulamayanlar için başka ki çoğunluk bütün öyküler bu yöndedir. En masumu ve en güzeli böylesine düşlerde yaratılanı, en azından kirlenmiyor kirlenmeye fırsat olmuyor öykünün içinde. Kutlarım yazarını, bildikte olsa güzel bir anlatımdı.
Teşekkürler yorum için. :) Belkide kirlenmesini istemediğim için öykülere döküyorum içimdekileri…