
Nerede O Dantelli Televizyonlar
Aylardır blogların cansızlığından, eskiden blog yazarken aldığımız hazzı neden alamadığımızdan, bunu düzeltmek için neler yapılması gerektiğinden bahsedip duruyorum. Bunu blogda çok fazla dile getirmesem de diğer blog yazarı arkadaşlarımla sürekli bu konuyu tartışıyoruz. Birbirimizi gaza getiriyoruz, 1-2 hafta yazı giriyoruz sonra yine aynı tas aynı hamam. Fakat Edischar ve Taha bu konuda harika bir etkinlik yapmaya başlamışlar; Ağaç Ev Sohbetleri. Eski blog yazarları bilir, önceden bloglar arasında mim yazıları olurdu ve o yazıda mimlenen blog yazarları o konu hakkında yazılar yazarlardı. Ağaç Ev Sohbetleri de her ne kadar buna benzese de tam olarak bu diyemeyiz. Her hafta belirlenen bir konu hakkında isteyen blog yazarları sohbet tadında yazılar yazıyorlar. Hem farklı bloglar keşfedilmiş oluyor hem de bloglar canlı kalıyor.
Lafı uzatmadan hemen Ağaç Ev Sohbetleri’nin ilk haftasının konusuna giriş yapmak istiyorum; televizyon izliyor musunuz, izliyorsanız veya izlemiyorsanız sebebi nedir?
Kenarları ahşap tarzında olan, güç tuşuna basıp birkaç dakika bekledikten sonra açılan, eşek ölüsü kadar ağır, markasını hatırlayamadağım bir televizyon. Evimize ilk giren televizyon buydu. Zaten evimize girdiği gibi üzerine beyaz dantel örtülmesi kaçınılmaz olmuştu. Tabi o yıllarda televizyon, teknolojinin gelebileceği doruk noktalarından biri. Günümüzdeki gibi toplumsal yozlaşma, ahlaki çöküş gibi kavramlardan haberdar olmadığımız için keyifle karşısına geçip ailecek izliyorduk. Fakat o dantelli televizyonların yerini ne zaman ki ince ekranlı televizyonlar aldı işte biz de o zaman toplumsal yozlaşma, ahlaki çöküş gibi kavramları tartışır olduk. Bu kavramlara televizyonun ne gibi etkisi var diye soracak olursanız yaz dizilerine, ben bilmem kaynım bilir gibi yarışmalara ufacık bir göz atmanız yeterli olacaktır.
Maçlar haricinde yıllardır televizyon karşısına geçip de uzun süre televizyon seyretmişliğim yok. Ara ara kardeşlerim komedi programlarını izlerken ben de kısa süreliğine izleyip yine televizyon karşısından kalkıyorum. Takip ettiğim bir dizi veya program da olmadığı için beni televizyon ile karşı karşıya getirecek bir neden yok. Ki olsa bile bunları televizyondan değil de internetten izlediğim için yine televizyon izliyorum diyemem. Televizyondan takip ettiğim son dizi Kurtlar Vadisi’ydi mesela.
Televizyon izlemememin sebebi, televizyondaki yapımların kalitesizliğinin yanında izlemek istediğim şeylere Youtube’dan veya Netflix gibi platformlardan kısa sürede ulaşıyor olmam. Günümüzde vakit kavramı fazlasıyla önemli olduğu için izlediğim şeyin aralarında reklam çıkmasını da pek hoş karşılamıyorum haliyle. Bu yüzden izlemek isteyeceğim şeyi istediğim zaman, kesintisiz bir şekilde izlemek daha cazip geliyor bana.
Geleneksel medyanın da yavaş yavaş bittiğini dikkate alırsak televizyonların izlenme oranı ilerleyen yıllarda çok daha azalacaktır, azalmalıdır da. Çünkü bilinçli kullanılmadığında insanlara toz pembe bir hayat pompalamaktan, aile kavramını belden aşağı sözlerle ayaklar altına almaktan, insanları uyuşturmaktan öteye gidemeyen bir teknolojidir sadece.
Bugün şirketteyken, Cennet Mahallesi’ndeki Pembe’nin o muhteşem repliği gelmişti aklıma, o replik ile yazımı sonlandırmak istiyorum. Feratlar ve küpekler giremez.
Son cümlede çok güldüm :D öncelikle katıldığınız için çok teşekkürler. Her hafta değişik konular belirlemeye çalışıcaz ve sizin düşüncelerinizi okumak da bizim için çok güzel olacaktır. Yazınıza da kesinlikle katılıyorum. Kontrolü bize bırakan Youtube ve Netflix gibi platformlar klasik televizyon kültüründen uzaklaşmamızı sağlıyor. Diğer bloggerların yazılarını okudukça da anladım ki giderek televizyon alışkanlığımız kaybolur. Yeniden elinize sağlık İsmail Bey, selamlar :)
Bir blog yazarı olarak gerçekten çok güzel bir etkinliğe imza atmışsınız Taha. Blogları canlandırmak için uzun süredir ne yapsak diye düşünüp de günün sonunda hiçbir şey yapamadığımızı düşününce asıl teşekkür edilmesi gerekenler sizlersiniz. Her hafta büyük bir keyifle katılacağım Ağaç Ev Sohbetleri’ne.
Keyifli bir yazı olmuş :) Bizim eve de ilk kumandalı tv gelince eve ufo düşmüş gibi tepki vermiştik.Ne günlerdi be :)))
Elinize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş.. Sayenizde eski günlere gittik bir kez daha..
O dantelli televizyonlardan çektiğim kadar hiçbir şeyden çekmedim sanırım. Cinnettt….
Asıl zulüm eve yeni televizyon aldıktan sonra başladı aslında. Yenisi alındı, haliyle o eşek ölüsünün başka yere taşınması gerekiyor. Taşındığı yer beğenilmedi, şuraya taşıyalım o zaman. Bu televizyon evde fazlalık, en iyisi biz bunu aşağıya indirelim. Yok yok, atalım bunu. Altını çizmekte fayda var, tam bir eşek ölüsüydü.
Merhabaa,
Dantelli televizyon, kurtlar vadisi, televizyonun incelmesiyle gelen programların kalitesizleşmesi arasındaki bağ ve pembenin repliği aslında kısacası tüm yazı iyiymiş :) Ağaç Ev de sizin gibi eski yazarları görmek içimi umutla doldurdu. Ağaç evde tekrar görüşmek üzere :)
Blogların canlı kalmasını sağlamak için uğraşınızı görünce asıl benim içim umutla doldu. Günümüzde hızlı tüketim çılgınlığı, bilgiye kısa sürede ulaşma isteği, okumama hastalığı gibi etkenleri de bir araya getirince bloglar üvey evlat muamelesi görmeye başlamıştı. Tekrar blogların eski günlere dönmesi dileğiyle…
Televizyon izlemek -evli olduğum için- eşimle sosyalleşmek demek. :) Neden? Çünkü tek başına o senaryosu batasıca dizileri izleyemiyor. Neden? Çünkü dizide geçen olaylara tek başına konuşarak iştirak etmek istemiyor.
Televizyon izlemiyorum. Netflix de kullanmıyorum. Bazen Youtube videoları izlediğim doğrudur.
Bu konu hakkında yepisyeni blogumda ben de yazayım.
Teşekkürler Ismail.
İleride yaşamımı başka biriyle sürdürmeye başladığım zaman bu durum değişir mi bilemiyorum abi. Müstakbel eşim ile sosyalleşmek için futbol maçlarını seyredebiliriz belki. :)
En son 6 sene önce televizyonda maç izlemiştim.
Sen müstakbel gelinimiz ile Neyşınıl coğrafik izle :) tecrübe konuşuyor..
Bloglara ara verip tekrar dönen birisi olarak aslında bloglar her dönem böyleydi. Ben hâlâ eski hazzı alıyorum ama ara verip de sildiğim yazılara üzülüyorum.
Televizyonu ben de çok tercih etmem. İzlediğim bir dizi yok. Bazen ailecek denk gelirsek insanları birbirine düşüren komik yarışmaları izleyip ağlanacak hâlimize gülüyorum.
Eski hazzı almak istiyorsak eskisi gibi samimi yazılar yazmalıyız. Kendi adıma yazdığım yazılarda eski samimiyeti yakaladığımı düşünüyorum. Bu da beni mutlu ediyor.
Belki de o komik yarışmaların asıl amacı bizi ağlanacak halimize güldürmek, ağlama sebeplerimizi bize unutturmaktır.
Evet güzel bir içerik olmuş tebrik ederim. Bloglar yaşamların sürdürdükleri müddetçe sanal alemin daha kullanılabilir bir yer olacağına olan ümidim devam ediyor.
İsmail dediğin gibi televizyon tam bir yozlaşım makinesi. Çağımızda akılsız kullanılan her alet bir yozlaşım makinesi olabilir. Ancak televizyonun akıllı kullanımı da zor. İnsan ister istemez maruz kalıyor bir şeylere.
Bu arada benim de televizyondan takip ettiğim son dizi Kurtlar Vadisi’ydi.
Bu Ağaç Ev Sohbetleri güzel devam edecek bir etkinlik gibi duruyor.
Kurtlar Vadisi hayatımın acı yanlarından. Televizyonda hiç izlememiş olsam da üniversite yurdunda, yatakhane arkadaşlarım yüzünden iki kez baştan sona maruz kalmışlığım var maalesef. :)
Bu arada çocukluğumda evin her yerinde dantel varken, neden televizyonun üstünde yoktu acaba? (düşünen surat)
Nostalji yazılar hoş duygulara yaratıyor. Böyle yazılarının gelmesini istiyoruz.
Bu arada yazıların neden iki yana yasla değil hocam. Senin tercihin mi? İki yana yaslı olmayan yazılar nedense estetik gelmiyor bana.
Estetik olarak iki yana yaslı yazılar güzel duruyor Can, doğru diyorsun. Fakat okurken takibi zorlaştırdığını düşündüğüm için bu şekilde yaptım.
Elinize sağlık güzel bir yazı. Televizyonun bir şey katmadığını, sadece vakit geçirdiğimizi birçok insan yavaş yavaş anlıyor sanırım. YouTube’da boş bir şekilde gezseniz bile illaki bilim, mühendislik gibi ilginç videolara da denk geliyorsunuz. Benim hoşuma giden tarafı da bu. Televizyonda bunu pek bulamıyoruz.
yazıdan önce kapak resmi beni çok duygulanmdırdı eskilere bir bakıp çıktım resmen :)