Sigaranın bitişi kadar hayat… (I)

Konya yine soğuktu. Ucube bir ayrılığın verdiği baş ağrısı bir sigara yakmamı emrediyordu sanki. Kendimi neye bağımlı yaptığımı bilmeden bağlanmıştım ben. Sigara sadece hatırı sayılır bir dosttu bana. Ben O’na bağlanmıştım. O ise aynalara.

Yavaş yavaş sigaramı içerken bir yandan da ellerimi ısıtmaya çalışıyordum. Artık ellerimi ısıtacak elleri yoktu. Muhtaçlığım kendimeydi artık. Yanımda olsa yeterdi aslında, soğuktan donmaya razıydım. Sakın o üşümesin ama, üstümde ne var ne yok hepsini verirdim. Ben zaten üşümüşüm kime ne!

Ve otobüs durağına gelmiştim. Ayrılığın üstünden bir buçuk saat geçti. Sigaram yeni bitmişti. Ben düşen köze inat filtreyi de içmeye çalışıyordum. Soğuktan hissetmediğim ellerimden düşüverdi sigara. Etrafımdaki insalara baktım. Kimi eve ekmek götürme telaşındaydı. Kimi akıp giden zamanın eseri olmuştu. Kiminin ise kolunda bir sevgilisi vardı. Nasıl ne için sevdiğini bilmesemde imrenmiştim aslında. Daha 3 gün öncesine kadar bende öyleydim. Sadece 3 gün öncesini hatırlıyorum. O 3 gün içinde neler oldu hatırlamıyorum. Sildirdim hafızamdan.

2 saat önce her zaman gittiğimiz bir kafeye çağırmıştı beni. Sanırım affedecekti, affedecektim. Koşa koşa çıkmıştım evden. Tam 3 binişlik bilet aldım. Dönerken beraber geliriz düşüncesinde. Herneyse otobüse binmiştim. Kendisinin gözlerine bakıp şiir okumamı çok severdi. Otobüste bir dörtlük geldi aklıma.

sana ithafımdır yaşadığım hayat
gittiğini düşünecek kadar kabuslu günler geçirdim
karabasanlar kontrole geldi her gece aşkımı
ona rağmen ufacık bir eksilme olmadı bende sana karşı

Bu dörtlüğü okumayı planlıyordum gittiğimde. 20 dakikalık yolun ardından otobüsten inmiştim. Bir sigara yaktım. Nedendir bilmem 3 senedir beraber olmamıza rağmen hala heyecanlanıyordum O’nun yanında. Sigara ise birazda olsa dindiriyordu heyecanımı. Ve sonunda kafeye gelmiştim. İçeri girdiğimde bana bakmayan bir çift göz! Daha girer girmez anlamıştım birşeylerin ters gittiğini. Yanına oturmamı istemiyormuş gibi sağ tarafa oturmuştu. Karşısına oturdum. Ağzımdan çıkan tek kelimeyi bekliyordu konuşmak için. Aşkım dedim ve bir daha konuşamadım. Sezebiliyordum yarım saat sonra olacakları. Bu kısacık sürede çeşit çeşit ayrılık senaryoları geldi aklıma. O sırada dalmış olmalıyım ki beni dinle diyen bir ses ile irkildim. Sanki konuştukları artık çok önemliydi benim için. 3 gündür herşeyin ters gittiğini söyledi. Koskoca 3 seneyi 3 güne sığdırabilmişti. Artık eskisi gibi değer vermiyormuşum. Bilmiyordu tabi o anda kalp atışlarımı. Beni sevmiyorsun dedi. Tam o anda karşı masada bizim masayı izleyen bir erkek gözüme ilişti. Pür dikkat bizi seyrediyordu. Tekrar bir ses beni dinle diyordu. Son cümlesini anlamadığımı söyledim. Tekrar etti beni sevmiyorsun. Evet O’nu sevmediğim için İstanbul’da kazandığım üniversiteye gitmeyip sırf aynı bölümde okumak için  bir sene daha uzatmıştım. Evet O’nu sevmediğim için arkadaşlarıma karşı gelip onları kaybetmiştim. Evet O’nu sevmediğim için kanseri yenmiş ve onun için yaşamıştım. Ben onu sevmiyordum! Hâlâ onu dinlemekteydim. Beşinci cümlesi ben ayrılıyorum olmuştu. Üstümden kaynar sular falan boşalmamıştı açıkçası. Sadece acıdım kendime. Ben susmaya devam ederken kalktı ve gitti. Ve ben hâlâ susuyordum. Arkasından o gözüme ilişen karşı masadaki erkek de kalktı. Ama ben onu düşünecek hâlde dahi değildim. 10 dakika geçti gidişinden. Bende kalktım. Geçen 10 dakikada hiçbir şey yapmamıştım. Sadece sustum.

İşte son saatlerim böyle geçmişti. Otobüs durağında bir bir hatırlıyordum neler olduğunu. Sanırım birkaç gözyaşı dökmüş olmalıyım ki etrafımdakiler bana bakmaya başladı. Gözlerimi ovarak gözüme O kaçtı havası verdim. Ağladığımı anlamamıştı kimse. Gelmeyen otobüse küfürler dağları delmeye başlamıştı içimde. Tam dışa vuracakken otobüs geldi. En arkaya otururdum her zaman. Ve yine öyle oldu. Bu sefer cam kenarı değildi oturduğum yer. Can kenarına oturmuştum. Şu dörtlük geldi aklıma.

ben yaşamayı göze almıştım halbuki
şimdi can kenarlarına tutsak ettin beni
güneş bir numaralı düşmanım
yakar gündüzleri yüreğimi

En büyük zevkim otobüste şiir yazmaktı. Artık o bile acı çektiriyordu bana. Ayrılığın sureti hala şakaklarımda dolaşıyordu. Şarkılar bile düşman olmuştu bana. Kulaklığımdan melankolik şarkılar dışa vuruyordu. Yanlış hatırlamıyorsam Haluk Levent olmalıydı. “Sensiz kötüyüm beterim\çıkmaz sokağın biriyim\öksüz kaldım gidişinle\sönmüş ateşin külüyüm\zindan oldum hapisinle”

Eve geldiğimde saat kaçı kaç geçiyordu hatırlamıyorum. Ama O benden geçmişti çoktan. Yatağıma uzandım. Bir zamanlar kanseri yenip O’nun için yaşamayı seçtiğim O artık yoktu. Ard arda yaktığım beşinci sigaram dahi kesmemişti o gece. Bilmiyorum aklıma o an ne esti. Ama artık yaşamak istemiyordum. Yanlış düşünüyordum hemde çok yanlış. Ama ölüm duygusu kaplamıştı bedenimi çoktan. Yataktan çıkıp çıkmamakla çok karasız kaldım. Bir çıksam ölüme beş kalacaktı. Ölüm kaldırmıştı yataktan beni.

Mutfağa gidip ne kadar ilaç varsa aldım. Televizyonda bir film vardı ismini hatırlamıyorum ama bir kızın bir erkeği terk edişini, yaşadığı olayları falan konu almıştı. O filmi açtım ve televizyonun karşısına geçtim. Filmi falan seyretmiyordum oysa. Zaten o gün yaşadıklarım yeterdi bana. Açtığım film ölmek istememe sadece bir süstü. Gözüme yine O kaçmış olacak ki gözyaşlarım damlamaya başladı. Bu sefer tutmadım kendimi. Ağlamaya başladım. Ve aldığım o ilaçların hepsini bitirdim. 3 kutu ilaç vardı sanırım. Kutular bomboştu artık. Yarım saat sonrasını hatırlamıyorum.

Babam gelmiş eve. Anahtarı olmayınca zile basmış haliyle. Benimde evde olduğumu biliyordu. Tabi be o sırada Azrail’imi bekliyorum. Az kaldı ölüm randevuma. Babam gitmiş hemen bir çilingirci çağırıp açtırmış kapıyı. Beni o halde görünce direk ambulans çağırmış. Doğru tıpa kaldırmışlar beni. Midemi falan yıkamışlar. Zor gelebilmişim anlaşılan kendime.

Kendime geldiğimde sadece gözlerimi açabiliyordum. O kadar büyük bir yorgunluk vardı ki üstümde konuşamıyordum bile. Karşımda iki kişi vardı. Biri O biri ayrılık günü karşı masada gördüğüm erkek. İkisi yan yanalardı. O iyi misin diye soruyordu. Halimi görmüyordu sanki. Bu hale nasıl geldiğimi bilmiyor muydu? Ah bir konuşabilseydim o an tüm ayrılık dolu küfürleri bir bir vuracaktım yüzüne. Ah bir konuşabilseydim tüm susmalarım alacaktı intikamını…

Buradan ikinci bölümü okuyabilirsiniz.

hayali sevgili / İsmail Usluer

Bana kahve ısmarlamak ister misin?

Bunları da okuyabilirsin
Yazı hakkındaki yorumun nedir?

2 Yorum
  1. hicran karataş
    12 Ocak 2011 - 20:15
    Cevapla
  2. Uğur Genç
    4 Şubat 2011 - 19:25
    Cevapla