Türkiye ve İdam
Eylül ve Leyla… İki minik canı kaybettik geçtiğimiz günlerde. İnsanlığımızdan utandık, saydık, sövdük. Önceden Özgecan Aslan için, Cansu Kaya için, Eylül Umutlu için yaptığımız gibi. Ne yaptıysak içimizdeki siniri boşaltamadık. Ve sonunda tüm Türkiye olarak yine idam istedik. Peki idam gerçekten kesin bir çözüm mü? Bu insan dışı varlıkları içeride beslemek yerine idam etmenin mantıklı olduğunu düşünüyorum. Fakat hukukun sağlıklı işlemediği ülkemizde idamdan önce sağlıklı bir hukuk sisteminin gelmesi gerekmez mi? Her türlü pisliği yaptıktan sonra hakim karşısına takım elbise ile çıkan biri iyi halden indirim alıyorsa önce bunu düzeltmeliyiz bence. Ben çok iyi hatırlıyorum, çocukken kimseden korkmadan, dışarıda akşama kadar maç yapardık. Şimdi bu olaylardan sonra kardeşlerimize, çocuğumuza dışarıda oynasınlar diye izin veremiyoruz. Ne oldu da bu suç oranları yükseldi, önce buna yoğunlaşmamız lazım.
Aslında Türkiye’de bundan 14 yıl öncesine kadar idam cezası aktif olarak uygulanmasa da vardı. Fakat Avrupa Birliği’nin idamı kaldıracaksınız demesinden sonra hemen idamı kaldırmak için kolları sıvadık. 3 Ağustos 2002’de savaş ve çok yakın savaş tehdidi hallerinde işlenmiş suçlar hariç idam cezası kaldırıldı. İdam cezasının kaldırılmasını öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Protokolü 15 Ocak 2003 tarihinde imzalandı. 26 Haziran 2003 tarihinde ise TBMM bu protokolü onayladı. Yani biz onayladığımız bu protokol ile savaş ve çok yakın savaş tehdidi hallerinde işlenmiş suçlar dışında kimseye idam cezası veremeyecektik. Fakat bununla kalmadı tabi. 6. protokoldeki savaş ve çok yakın savaş tehlikesi zamanında işlenmiş fiiller için idam cezası verilebileceği istisnası 13. protokolde kaldırıldı. 2004’te 13. protokol imzalandı. 7 Mayıs 2004’te gerçekleştirilen anayasa değişikliği ile idam cezası tamamen kaldırılmış oldu.
1920 ile 1984 yılları arasında ülkemizde toplam 712 kişi idam edildi. Çoğu sabıkasız ve idam cezaları ilk ve son suçları. Birde İstiklal Mahkemeleri’nin çıkarttığı en az bin kişinin idam kararı var. 23 Aralık 1930’da Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın şehit edilmesinden sonra 105 sanıktan 37’si idam cezasına çarptırıldı, 28’inin ise infazı gerçekleştirildi. Casusluk gerekçesiyle 1949 yılında Sovyetler Birliği adına çalışan Aram Şanesyan idam edildi. 17 Eylül 1961 tarihinde ise on yıl boyunca başbakanlık yapmış Adnan Menderes, Dış İşleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan dönemin askeri rejimi tarafından idam edildi. 1920 ile 1961 yılları arasında 11’i İstiklal Mahkemesi kararıyla olmak üzere 16 milletvekili idam edildi. 12 Eylül Darbesi’nden sonra ise 50 kişi idam edildi. Bunların aralarında Esenboğa Havalimanı’na terör saldırısında bulunan Asala militanlarından Levon Ekmeçiyan’da var. Türkiye’de verilen son idam cezası ise 25 Ekim 1984 yılında sol örgüt mensubu Hıdır Aslan’a verildi.
Araştırmalarım sonucunda ırza geçmek ve suç delillerini gizlemek amacıyla adam öldürmek suçundan idam edilen kişi sayısı 3. Osman Demiroğlu, Hüseyin Çaylı ve Ednan Kavaklı. Suçların tamamı 70’li yıllarda işlenilmiş olup 12 Eylül sonrası idam cezaları verilerek infazları gerçekleştirilmiştir.
İdam cezası olmasına rağmen 1984 yılından 2004 yılına kadar Türkiye’de idam cezası gerçekleşmedi. İlk aklımıza gelen örnek ise Abdullah Öcalan. 29 Haziran 1999’da silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan idama mahkum edildi. İdam cezası kaldırıldıktan sonra da bu ceza ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. Ne yazık ki yıllardır içeride besliyoruz bebek katilini.
30 Haziran 2007 yılında Abdullah Öcalan’ın idam edilmesi Devlet Bahçeli tarafından dile getirildi. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise “Şu anda bir hukuk devletinde yaşıyoruz. Artık idamların ağırlaştırılmış müebbet hapse dönüştürüldüğü bir dönemi yaşıyoruz. Böyle bir dönemde ip atmak kanunlara ne kadar uzak olduğunun bir gereği.” diyerek cevap verdi.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra idam konusu tekrar gündeme geldi. Özellikle 2016 referandumunda halk Recep Tayyip Erdoğan’a idam istediğini her şehirde dile getirdi. İstanbul Esenyurt toplu açılış töreninde konuşan Recep Tayyip Erdoğan “Milletin idam talebine parlamento kararını verir, gelirse onaylarım dedim. Batı şöyle diyor, böyle diyor. Beni enterese etmez. Ben burada milletime bakarım.” demişti. Yine Şanlıurfa’daki bir mitingde “16 Nisan’da ‘Evet’le sandıklar patladığı takdirde hemen ardından parlamentoya idamla ilgili karar taslağı inşallah gelecek. Burada milletin evladı şehit oldu. Bunları bizim affetme yetkimiz yok. Öyleyse parlamento kararını verecek, ondan sonra da idam çıkacak. ‘Efendim Avrupa Birliği ne der?.’ George ne derse desin, Hans ne derse desin, Helga ne derse desin, benim için önemli olan Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Ayşe, Fatma, Hatice ne der, o önemli.” demişti. 18 Temmuz 2016 tarihinde ise Binali Yıldırım milletin idam istemesi ile ilgili şu açıklamalarda bulundu; “Halkın idam talebi bizim için emirdir ancak aceleci karar vermek yanlış olur. Bu işe kalkışanlar şunu bilmelidir ki; dökülen her damla kanın hesabını öyle bir çetin soracağız ki bunu görecekler. Eğer bu hesapları görmezsek bize bu dünyada da öbür dünyada da rahat yok. Bu, bizim milletimize karşı en ulvi görevimizdir. Bunu yaparken hırsla değil, kanun içinde hareket edeceğiz. Duygusal olmaktan uzak, ama insan hayatının da ne kadar önemli olduğu bilinciyle hareket ederek bunların hesabını soracağız.” Yine dün bir vatandaşın sorduğu soru üzerine Recep Tayyip Erdoğan “Hayvan hakları zaten gündemde de, idam cezası tabii biraz daha zor. Anayasa kararı gerekiyor.” dedi. Yine dün başbakan yardımıcı Recep Akdağ bir açıklamasında “İdam meselesi neticede Meclisin anayasayı değiştirerek karar verebileceği bir husustur. Meclis böyle bir irade ortaya koyarsa, bu ceza da gelebilir, ama irade meclisin iradesi olacaktır.” Burada siyasiler gerçekten idamın gelmesini istiyor mu yoksa milletin gazı mı alınıyor biraz düşünmemiz lazım sanırım.
İdamın geri gelmesindeki en büyük engel tabi ki Avrupa Birliği. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini idam cezası uygulayan hiçbir ülkenin AB üyesi olamayacağını söylemişti. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Sözcüsü de “İdam cezasının geri getirilmesi Türkiye’nin AB ile müzakerelerini noktalandırır.” dedi. Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ise Türkiye’de idam cezası geri getirilirse Avrupa Birliği’ne üyelik müzakerelerinin sona ereceğini, idamın geri gelmesi kırmızı çizgilerin en kırmızısı olduğunu söyledi. Alman Sosyal Demokrat Parti lideri Martin Schulz, Türkiye’de idam cezasının geri getirilmesinin oylanacağı muhtemel bir referandumda, hükümetin Almanya’da oy verilmesine müsaade etmemesi gerektiğini söyledi.
İdamdan önce sağlıklı bir hukuk sisteminin gelmesini savunmamın sebenini ise birkaç örnek ile açıklayayım. Eğer günümüzde idam olsaydı bundan 5 yıl önce ergenekoncu diye adlandırdığımız askerleri belki şu an idam etmiş olacaktık. Şimdi ne yaptık, hepsinden özür diledik. Takdir edersiniz ki çok çabuk gaza gelen bir milletiz. Bundan 4 ay önce bir baba 15 yaşındaki kızına tecavüz ettiği iddiasıyla Muhammet Reşit Yıldırım’ı öldürmüştü. Hepimiz sağda solda helal olsun öyle babaya diye konuştuk, yazdık. Peki sonra ne oldu? Ortaya çıkan dna raporlarında kıza tecavüz edenin Muhammet Reşit Yıldırım olmadığı ortaya çıktı.
Avrupa’da idam cezası uygulayan tek ülke ise Belarus. En son 2012’de metro saldırganı olan 2 kişiyi idam ettiler. Bunun dışında ABD’nin tamamında olmasa da 31 eyaletinde idam uygulanıyor. 2013 yılındaki verilere göre ABD’de 29 hükümlü idam edildi. 3088 hükümlü ise ölüm sırasında bekliyor.
Günümüzde halen idamın uygulandığı ülkeler tecavüz ve taciz olaylarında başı çekiyor. Bunlardan biri de ABD. En başta sorduğum soruyu tekrar sorayım. İdam kesin bir çözüm mü? Önce suçla mücadele etmek varken suçlu ile mücadele edip kolaya kaçmak ne derece doğru?
Kardeşim eline sağlık. Bence idam gerçek çözüm değil. Kaleme aldığın gibi öncelikle bizim adaletimizin herkese güven veren bir duruma gelmesi gerekiyor. Kanunlar A’ ya farklı B’ ye farklı uygulanmamalıdır. Sonrasında ise kanunlarımızın, adaletimizin caydırıcılığının olmasıdır. Güven ve caydırıcılık sağlandığı takdirde adı idam olmasada suçu işleyen için idamdan beter olacaktır ve bu durumda suçlu (bana göre öncelikle hainler ve bebeğe, çocuğa dokunanlar) aldığı ceza yerine hergün ölmeyi dileyecektir.
Bence idam tek çözüm! 40 kişinin 4’ü bile sapıkça düşüncesinden vaz geçecek olsa 4 kadın ya da 4 çocuk kurtulacak demektir. Bunun için değmez mi? Tabi öncesinde hakkaniyetli ve tarafsız bir yargılama yapılmalı. Sabaha suç işleyen bir adamı akşamına as bak bakalım iti kopuğu nasıl mum gibi oluyor. Hiç birimizin başına Allaha şükür böyle bir iş gelmedi ben dahil, geniş geniş atıp tutuyoruz; gelsin gelmesin asalım asmayalım…
Daha önce de söylediğim gibi; millet sanıyor ki idam gelince suçlu olan adamları asacaklar. Tam aksine idam geldiği anda 1 suçlunun yanına 100 masum koyarak insanları katledecekler. Şimdi fikirler uyuşmayan insanları “vatan haini, polisi ararın” diye yanlarından uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Fakat idam ülkeye uğradığı anda bu “vatan haini” ilan edilen herkesin sallandırılmasını isteyecekler. Demokrasi ve idam gibi uygulamalar sadece gerçekten “medeniyete” ulaşmış uygar devletlerde uygulanabilir. Türkiye maalesef bunlardan biri değildir.
İdam teknik olarak son derece çağdışı bir uygulama, ben de isterim bu tecavüzcülerin, katillerin, emek hırsızlarının idam edilmesini ama gerçekten suçlu ile suçsuzu birbirinden ayırabilecek bir idari sisteme sahip olduğumuzu düşünmüyorum. Bunun yerine aile içerisinden başlayarak toplumu eğitmek hem yakın geleceği hem de yıllar sonrasını kurtaracak bir adımdır.
Önce adalet ve eğitim sistemi düzeltilsin… İdama gerek kalmayacak.
Kızlarımız kadınlarımız sokağa çıkmaya korkar oldu durumumuz çok vahim kadınlara kibar şekilde davranma okulda 1. sınıftan itibaren öğretilmeli bir insan nasıl bu kadar tecavüz edicek kadar canileşir acımasız empati yoksunu olur bunu ciddi manada düşünmeliyiz.
Bence idam gelmeli artık özellikle tecavüzcü ve çocuk istismarcılarına
İdam anlattığın gibi gerek olmayabilir bazı konularda ama, bazı konularda var ki idamdan başka çözümü olmuyor.
Türkiye’de idamdan önce adalet sisteminin oturması gerekiyor.
İdam sonra gelebilir.
Zira adaletin olmadığı yerde idam getirilirse maalesef vicdanları daha da rahatsız edecektir.
Bence gelsin idam çünkü gittikce millet cirindan cıkıyoruz bazen bakıyorumda çocukalrın ne günahı vardı diye ve bukadar olay neden peş peşe geliyor bir olay oldumu arkasından diğeri izliyor bence bu durum idam getirilmesi geçtenten gerekli bir çare.
ben idama cok karsıyım idam cözümolmadığını düşündüğüm halde bazı olaylar karsısında idam olmalı diye düşünmekten kendimi alamıyorum
idam cözüm değil fakat bircok olayda caydırıcı birceza yöntemi olabilir bazı insanlar ölmeyi hakediyor