Vakit Bulamama Sorunu
Bir günün 24 saat olduğu ve bu 24 saatin de hiçbir şekilde yetmediği bir dünyadan hepinize merhabalar.
Son birkaç yıldır sanki hiçbir şeye vakit ayıramıyormuşum gibi bir çıkmazın içindeyim. Özellikle çalışmaya başladıktan sonra bu çıkmazı çok daha fazla yaşamaya başladım. Haftanın 5 günü sabah ile akşam saatleri arası zaten patronuma zimmetli. Geriye kalan akşam saatleri ve hafta sonu ise yapmak istediklerime kesinlikle yetmiyor.
Bunun sebebini aslında biliyorum. Çünkü hayatım çok fazla detaylandı ve her detayı yaşamak istiyorum. Kendim, ailem, işim ve bunların altında belkide onlarca detay. Kitap okumalıyım, yazı yazmalıyım, ailemle vakit geçirmeliyim, oyun oynamalıyım, film izlemeliyim, gezmeliyim, spor yapmalıyım, işe gitmeliyim, uyumalıyım… Her birini bir güne sığdırmak zaten imkansız. Fakat günlere yaydığımda da bir türlü dikiş tutmuyor. Her gün kitap okumalıyım ki bir gün bile ara versem o alışkanlığımı unutacakmışım gibi oluyor. Bloga yazmak için aklıma çok güzel bir konu geliyor fakat o an bilgisayarın başına oturmak için vaktim olmuyor, sonrasında da zaten o şevk kaçmış oluyor. İş çıkışı spor salonuna gidiyorum, eve gelmem akşam 9’u bulduğu için yemek, dinlenmek derken o gün tamamen bitiyor.
Basit bir hesap yapalım. 24 saatin 6 saati uyku, 10 saati iş, 2 saati yemek. Hafta içi 18 saati zorunlu olarak zaten harcıyorum. Geriye 6 saat kalıyormuş gibi bir sonuç çıkıyor ama hiçbir zaman 6 saat kalmıyor. Yukarıda bahsettiğim detaylarda öyle bir saatte yapılabilecek şeyler de değil. Yazı yazmam birkaç saat sürüyor, eşimle film izleyelim diyoruz birkaç saat sürüyor, oyun oynayayım diyorum birkaç saat sürüyor. Birini tam olarak yaparsan diğeri tam olmuyor. Bir süreden sonra da sanki hiçbir şeye yetemiyormuşum gibi hissediyorum. Sanki benden bir tane daha olsa her şeyi halledebilirim.
Burada biraz da kendimi eleştirmem gerekiyor aslında. Tüm bu yapamadıklarımdan yakınırken hafta sonunun yarısını uykuya harcamak da büyük bencillik olsa gerek. Uykumdan feragat ederek diğerleri için vakit bulabilirken ben geç saate kadar uyumayı tercih ediyorum.
Tüm günü planlı yaşamak acaba bu sorunu çözer mi diye düşündüm. Haftanın her gününde hangi saatte neler yapacağımı planlasam… Çok mümkün olmayan bir şey gibi gözükse de böyle yaptığımı farz edelim. Bir robottan farkım olmayacak. Ki ne kadar uygulanabilir olacağı da tartışılır. Sonuçta her an her şey değişebiliyor. Günü planlı yaşamak düşüncesi fazlasıyla ütopik bir düşünce, en azından benim için.
Sanırım burada yapılması gereken şey hayatımdaki detaylara öncelik sıralaması yapmak. Eğer böyle yaparsam hepsini bir arada yapmaya çalışıp hiçbirini yapamamak yerine en azından önceliklerimi yapmış olurum.
Kapak görseli Aron Visuals
Yapmak istediğin işlere 1-10 arası puan ver. En çok puan alan öncelikli işin olsun. Bazen 1 gün bile yetmiyor sosyal hayata. Böyle böyle yaş 65 oluyor :)
Bazen değil çoğu zaman yetmiyor. Bu sorunu çözmek için birkaç yol deneyeceğim. Öncelik sıralaması da bunlardan biri.
Gören de 65 oldun sanar Kuzgun. :D
Ne iş yapiyon hacıt
Bir şirketin bilgi işlem bölümünde çalışıyorum.
İnsan etkileşimi de azsa hayalimdeki işi yapıyorsun.
Şu sıralar benim de üzerinde durduğum bir konu.
Ben çözümü şu şekilde buldum;
Eğer bir gün içerisinde bir ya da iki aktiviteyi yapabilme fırsatı bulabilmişsem kendimi tamam sayıyorum. Örneğin ”bugün kitap okudum ve spor yaptım. Daha ne olsun ?” kafası.
Bu arada blog tek başına büyük bir zaman hırsızı. Hemen hemen ciddi anlamda içerik girmiyor olsam da blogu aç, arka planla uğraş, feed’lere göz at, webmaile gir vs. ordan oraya sekerken epey zaman kaybı oluyor.
Yetinmekten başka bir seçeneğimiz yok gibi.
Blog tutmak gerçekten de çok fazla zaman alıyor. Bunun sadece yazı yazma kısmı olsa yine iyi fakat genel olarak bir uğraş gerektiyor. Bir bakmışsın birkaç saat geçmiş bile. Sanırım tüm aktiviteleri yapmak yerine en az ikisini yapabilirsem ben de o günü dolu dolu geçirmiş kabul edebilirim. Aksi takdirde koca günü boşa geçirdiğimi düşünürsem vicdani olarak da rahatsızlık duyuyorum.
Yalnız değilsin İsmail. Sanırım hepimiz benzer zaman problemlerini yaşıyoruz. Blog yazmak gerçekten başlı başına vakit ayırmak gereken bir aktivite. Bende hafta içi her gün 1 tanesine vakit ayırabiliyorum. Örneğin p.tesi kitap okuma salı blog yazma ç.ba yazılım çalışma vs. işten gelince yemek, aileye ayırdığım vakit dışında kalan dolu dolu 1-2 saatlik zaman ya kalıyor ya kalmıyor. Bu da bizim çağın hastalığı sanırım.
En kötüsü de bu hastalığın bir ilacı olmaması. Teknolojinin gelişmesi, değişen alışkanlıklarımız, yeni dünya düzeni… Bunlar gibi pek çok sebep bu hastalığı gün geçtikçe daha da ağırlaştırıyor.
Zor, zaten bizler bir şeylerin eksikliğini hissettiğimizde onun üzerine yoğunlaşarak olan zamanımızı da tüketiyoruz. Bilindiği üzere çağımız tüketim çağıdır. Zira kendimiz haricinde en gereksiz şeylerin üzerinde bile saatlerce zaman geçiriyoruz. Hak veriyorum size.
Vardiyalı bir fabrikada beden işçisi olarak 8 ila 12 saat arasında çalışan birisi olarak emekleyen sitem için kendimce çözümler bulmaya çalışıyorum. Saatlerce gördüğüm insanlarla molalarda karşılaşmak yerine bir kağıt ve kalemle günlük blog yazısını yazmaya başlıyorum. Evde bir yığın kağıt parçası vardır. Bir kıvılcım evimizi anında alevler içinde bırakabilir. Bu blog başında geçirdiğim saatleri minimuma indiriyor. Gerisin geri koşudur, kitap okumadır, o dur budur derken sabahın beşinde kalkıp tekrar işe gitmek için erken uyu…
Toplumun kanayan yarasına parmak bastığınız için teşekkür ederim, iyi günler kolay gelsin
Ne yazık ki içinde bulunduğumuz tüketim çağında zamanımızı iyi değerlendirmek yerine çok fazla boş şeylerle uğraşıyoruz. Şu zamanda hayatın her anını dolu dolu yaşayan veya yaşamaya çalışan insanlar büyük bir takdiri hak ediyor bence. Molalarda goygoy yapmak yerine bu zamanı bir uğraş için geçirmek çok güzel.
Bu arada blogunuzu takibe aldım, en kısa sürede tüm yazılarınızı okuyacağım.
günün 18 saati anlattığın gibi geçiyorken ve bunu haftanın 5 günü tekrar ediyorken haftasonunun ağırlığını uykuya vermen bir ayıp değil kendine yaptığın büyük de bir iyilik aslında. hem psikolojik olarak, hem bedenen ister istemez yıpranıyorsun haftaiçerisinde ve haftasonu seni dinlendirecek aktivitelere zaman ayırmak istiyorsun, uyumak gibi :) bundan daha doğal hiçbir şey yok ve yalnız da değilsin. hem kültürlü, hem becerikli hem de zaten çalışan biri olmanın zorlukları bunlar :) çözüm bulur da paylaşırsan çok büyük iyilik edersin İso.
Bulabildiğim tek çözüm bir şeyler için bir şeylerden feragat edebilmek. Başka da bir çözüm yok sanırım Tahsin. Kitap okumak istiyorsan uykundan feragat edeceksin, yazı yazmak istiyorsan keyfinden feragat edeceksin, bir şeyler izlemek istiyorsan gezmenden feragat edeceksin…
Yıllardır; nerede çalışırsam çalışayım işe erken gitmeye alıştım, hal böyle olunca karanlıklarda kalkıyorum işlerimi halledip evden çıkıyorum 7:40’larda filan da ofise geliyorum. Tostumu yapıyorum çayımı koyuyorum ıvır zıvır ne kadar külüstür işim varsa yapıyorum.. Millet 10 civarı geldiği için de bir nevi onlardan önde hissediyorum kendimi.. (Bunun için yapmıyorum elbette çok işim var)
İş takiplerim ve senkronize çalışabilmek için Trello’yu kullanıyor (Asana da var) ve tavsiye ediyorum. Bazen tam yatağa kafamı koyuyorum hop bir şey geliyor aklıma not alıyorum. Öteki türlü mümkün değil aklımda tutmam yaş oldu 42.
Bu arada saat 10 yatağa kon yaptığım için sabah uyanmakta pek sorun olmuyor. Yine de bir sürü iş kalıyor gündüzden, planlar projeler gece gelen mesajlar. Şu evde akşam yemeği bir yiyeyim bakacağım diyorum ama inanın monitör telefon görmek istemiyorum.
Bence naçizane genç kardeşlerim ezan vakti hatta bir yarım saat önceden kalkmaya alışsın. İnanın günün bereketi o saat dağıtılıyor. Ben yıllardır bu şekilde kalkmaya dikkat ediyorum. Yani 11’de kalkıp da “gün yetmiyor” diyenler de haklıdır belki onlar da sabah karşı 3’te uyuyordur belki ama kritik olan erken kalkabilmek. Cıva gibi dipçik gibi civanmert kardeşlerim var görüyorum, oynaya oynaya kalkarlar 6’da hiç sorun değil.
Storytel’den de kitap dinliyorum muazzam faydalı. Onu da otobüste eve dönerken yapıyorum. Yani ucu ucuna da olsa hem kişisel hayatım hem de iş miş için vakit bulabiliyorum. Bir de ahir zaman konusu var ki o epeyce uzun bir mevzu.
Yıl ay gibi, ay hafta gibi, hafta gün, gün de bir hurma yaprağının piff diye yanıp gitmesi gibi geçecek hadisi var. Zaten gün de aynen bu şekil geçiyor. Yine Han Duvarları yazdım.
Aslında en güzeli ezan vakti kalkıp güne başlamak. Bu sayede günün tamamını değerlendirebiliriz. Fakat bunun için de erken uyumak şart. Kendimden örnek verecek olursam hafta içi her zaman kalktığım saatten 1 saat önce kalkarsam haftada ekstradan 5 saatim oluyor. Tabii burada uyuma saatinde bir değişiklik yapmıyorum, uykumdan feragat ediyorum. 4-5 saat uyku süresi de yeterli gelir mi bilmiyorum. En azından uyku saatini 12’ye sabitleyebilirsem ilk zamanlar biraz sarssa da alıştıktan sonra 5 saatlik uykunun yeteceğini düşünüyorum. Ekstradan zaman kazanabilmek için en iyi yöntem bu sanırım.
İki şey çok tanıdık geldi.
Birincisi; serzenişlerin. İkincisi; şu satırların:
”Aklıma çok güzel bir konu geliyor fakat o an bilgisayarın başına oturmak için vaktim olmuyor, sonrasında da zaten o şevk kaçmış oluyor.”
Neredeyse hepimizin ortak problemi olduğuna eminim fakat birçok kişi bu problem için çözüm üretemiyor ve birçok işini de bu bahane ile erteliyor. Aslında gün içerisinde kendimiz için bir saat gibi kısa bir süre ayırmak bile mümkündür fakat biz bunu tercih etmek yerine genellikle vaktimizin çoğunu boşa harcayarak geçiriyoruz.
zaman çok hızlı geçiyor ve elimizde olmayan nedenlerden dolayı değerlendiremiyoruz, oldukça acı verici
Zaman gerçekten çok hızlı geçiyor üstelik 30 yaşından sonra daha hızlı geçiyor internette bir iş yapmaya çalışıyorsan daha hızlı günleri bile karıştıra biliyorsunuz ben internetten yaptığım işten vakit bulabilirsem çocuklarıma ve aileme ayırmaya çalışıyorum Emeğinize Yüreğinize Sağlık Faydalı paylaşım