Yalnızlık Senfonisi

Kısa bir aradan sonra işte yine başlıyor okul. Yine aynı teraneler… Saat sabahın 6’sı ve yollardayım. Duraktaki bekleyiş başladı yeniden. Yüzlerini her santimini hafızama kazıdığım insanlarla bekleşiyoruz işte. İstikamet aynı ama yolun getirileri farklı. Kimi az önce bıraktığı sıcak yatağına geri dönmeyi hayal ediyor, kimi yapamadığı kahvaltısını, kimi gece izlediği filmin müthiş bir yapım olduğunu geçiriyor aklından. İşte bizim ergenler. Evden atılan hızlı adımlar, otobüse binmeden yakılacak sabah sigarasının telaşı için…

Ve yakılan sigara eşliğinde ortaya çıkan kızarıklıklar, doğmak için mücadele eden güneş ilk anlarında ortaya güzel bir tablo çıkartıyordu. Sahipsiz kızarık noktalar, güneşin sarımtraklığı, geceden kalma mavilikler…

Bu renk şöleninden beni izinsiz bir şekilde çekip çıkaran efrafı sarmış olan soğuğun verdiği rahatsızlık. Bir şekilde içime işlemek istiyordu. Her ne kadar istemesem de  “Buyur” dedim. Şöyle bir baktı… Senin sensizliğinle dolan içimde kendine yer bulamadı. Koşar adımlarla uzaklaşmaya başladı soğuk. Köşeyi dönmeden sabah karanlığında son kez döndü ve sol omuzunun üstünden baktı. “Böylesini hiç görmedim.Olmaz olamaz” dedi. Kalesizce ufak bir tebessüm ile  “Oluyormuş” dedim. Dehşete kapılmış gözlerinide alarak uzaklaştı, onun döndüğü köşeden beni sana getirecek otobüste göründü. Otobüse binerken yerde sönmeden atılan, can çekişen sigaraların acizliğine baktım. Ne farkım vardı sanki onlardan…

Otobüs camları geçmişimi izlediğim tek gösterimlik sinema salonuydu adeta. Sevmedim bu galayı. Her yer karanlık her yer acı…

Ürkme sevgili… Bu duyduğun yalnızlık senfonisi… Yeni bestem. Sen kaynaklı bilmem kaçıncı bu. Yalnızlık senfonisi, benim bestem, senin besten; bizsizliğin melodileri…

Tüm bunları sana yanıbaşından yazıyorum. Evet evet. Kaldır başınıda bir bak, buradayım işte… Elimde 222. sarı krizantem. Unutmadım. Sol yanıma batan 222. iğne sensiz geçen 222. gün… Hani Bedirhan Gökçe diyordu ya  “sol yanım çok acıyor anne” diye bende sana sesleniyorum “sol yanımı çok yaktın mavi…” Yine saatin nasıl geçtiğini anlamadım. Bekçi gelmeden gitmeliyim. Geçen gece beni mezarının üstünde uyurken gördüğünde kızmıştı baya. Yine kızdırmayalım. Şimdi gidiyorum. Seni burada bi başına bırakmışlığın çaresizliği ile gidiyorum. Yarın yine geleceğim. 223. çiçeğini getireceğim. Ben şimdi sensiz geçen 223. uykuma uyumaya gidiyorum.

Mezarında iyi uykular Mavi…

Gerçeğimde Olmayana / andelip

Bana kahve ısmarlamak ister misin?

Bunları da okuyabilirsin
Yazı hakkındaki yorumun nedir?

1 Yorum
  1. Hawa
    22 Şubat 2011 - 12:20
    Cevapla