
Ziyaretçiyi Takipçiye Dönüştürmek
Blog tutan herkesin istediği ortak şeylerden biri de bloguna gelen ziyaretçileri takipçiye dönüştürmektir. Çünkü blogların var olma amaçlarının en başında takipçiler gelir. Tabi öncelikle ziyaretçi ile takipçi arasındaki farkı anlamamız gerekir. Ziyaretçi blogunuza arama motorlarından veya başka bir yerden yönlendirilerek gelmiş kişidir, işini halleder çıkar. Takipçi ise blogunuzun adresini ezberlemiş, bir veya iki günde bir blogunuza direkt giren, acaba yazı yazmış mı diye meraklanan kişidir. Tabi blogunuza gelen ziyaretçiyi takipçiye dönüştürmeden önce yapılması gereken belli başlı şeyler vardır. Mesela bunların en başında alan adı seçimi gelir. Ben blogun ismini usluer.net yapmak yerine gaydırıgubbakcemilem.tk yapmış olsaydım bu benim ne derece ciddiyetsiz olduğumu apaçık göstermiş olurdu. Bunun yanında tema seçimi, nasıl bir üslupla yazı yazdığınızda önemlidir. Bütün bunları bildiğinizi farz ederek ana konuya dönmek istiyorum.
Öncelikle şunu çok iyi belirlemelisiniz. Yazmış olduğunuz yazılar kimlere hitap ediyor. Mesela 35 yaşlarında bir annenin tuttuğu blogu yine çoğunlukla kendi gibi anneler takip edecektir. Bu annenin bloguna tutup da WordPress kodları eklemesi takipçi kaybına yol açar.
Ziyaretçi Analizi Yaparak Hareket Edin
Blogunuza gelen ziyaretçilerin blogunuza ne şekilde geldiğini, hangi sayfalarda gezindiklerini, ne kadar süre blogunuzda kaldıklarını öğrenmeniz çok zor değil. Bunun için Google’ın bir servisi olan Analytics‘i kullanmanız yetiyor. Bu konuda ilk dikkat etmeniz gereken şey gelen ziyaretçinin arama motorlarından ne aratarak bloguna geldiği. Örnek vermek gerekirse 100 ziyaretçiden yarısına yakını blogunuza WordPress içerikli aramalarla geliyorsa WordPress içerikli yazılarınızı yazarken biraz daha özen gösterebilirsiniz. Hatta WordPress içerikli yazılarınıza biraz daha ağırlık verebilirsiniz.
Ziyaretçilerin Blogunuzda Daha Fazla Kalmasını Sağlayın
Şöyle ki; ziyaretçi blogunuza girdi, işini halletti, tam çıkacakken öyle bir şey görmeli ki biraz daha fazla blogunuzda kalsın. Mesela benim kendi blogumda kullandığım bir taktikten bahsedeyim. Instagram’da paylaştığım fotoğrafları WP-Instaroll eklentisi yardımıyla blogun altında paylaşıyorum. Bu sayede anasayfayı inceleyen ziyaretçi Instagram fotoğraflarını görüp merak ederek fotoğraflara bakıyor. Dolayısıyla blogda daha fazla vakit geçirmiş oluyor. Aslında burada asıl amaç ziyaretçinin blogda daha fazla vakit geçirmesinden ziyade vakit geçirirken aklına bir şeyi yer ettirmek ve blogun adresini aklının bir köşesine kazımak.
Kendinizle İlgili Ufak Şeyler Paylaşın
Yine kendi blogumdan örnek vermem gerekirse sağ menüde paylaştığım okuyorum bölümünü örnek verebilirim. Bunun yanında izlediklerim kategorisinde izlediğim filmleri kendimce yorumlayarak paylaşmamı da örnek olarak verebilirim. Neden böyle bir şey yapmalıyız diye soracak olursanız birçok insan karşısındaki insanın ne yaptığını, nereleri gezdiğini, ne okuduğunu, ne izlediğini veya ne dinleğini vs. merak eder. Hal böyle olunca blogunuza gelen ziyaretçiler de sizinle ilgili ufak detayları merakla takip edecektir. Tabi yemek tarifleri ile ilgili blog tutan birinin tutup da izlediği filmi yorumlaması pek hoş olmayacaktır. Bunun yerine günlük yaptığı yemeğin fotoğrafını çekip blogunda paylaşabilir.
Düzenli Olarak Yazın
Kendinize bir plan belirleyip iki güne bir veya günlük olarak yazı yazmaya özen gösterin. Tabi günlük yazı çıkartacağım diye de çöp yazılar yazmayın. Hiç olmadı üç güne bir kaliteli yazılar yazın. Daha önce blogunuza gelen ziyaretçi daha sonra tekrar blogunuza girerse bu adam daha blogunu güncellemiyor deyip çıkmasın.
Yorumlara En Kısa Sürede Cevap Verin
Herhangibir yazınızı okuyan bir ziyaretçi o yazı ile ilgili bir soru soracaksa sorusunu yüzde seksen ihtimal yorum alanında yüzde yirmi ihtimal ise iletişim sayfasında sormayı tercih eder. İşte tam bu noktada yazdığınız yazıya bırakılan yorumlara en kısa sürede cevap vermek çok önemlidir. Yorumu bırakan ziyaretçi yorumunun günlerden beri onaylanmadığını görürse o bloga bir daha adımını atmaz. Fakat yoruma en kısa sürede dönüş yaparsanız o ziyaretçinin daha sonra o bloga tekrar uğrayacağı neredeyse garantidir.
Blogunuza gelen ziyaretçiyi takipçiye dönüştürmek için dikkat etmeniz gereken 5 altın kural bunlardır. Bu kuralları ticari amaçlı web sitelerinde de uygulayabilirsiniz. Mesela bir tıp doktorsunuz ve doktor muayenehane web sitesi açtınız; web sitenize blog bölümü ekleyebilir, alanınızdaki yaygın hastalıklar ve güncel konular hakkında yazabilirsiniz.Tabi ki bu maddelere daha fazlası da eklenebilir. Fakat yıllardır blog tuttuğum için edindiğim tecrübelere dayanarak bu maddelerin en önemli maddeler olduğunu söyleyebilirim.
Çok güzel bir yazıya değinmişsin İsmail. Yorum yazmadan ve fikirlerimi eklemeden edemedim.
Yazıda bahsettiklerinn çok bilindik ancak uygulanmadık şeyler. Açıkçası şu anda internet aleminde arz çok fazla. Çok fazla site sahibi var ama kaliteli okur çok az. Bu okur da, kendine kaliteli bir blog bulmayı amaç ediniyor.
Yazıda bahsettiklerinle bunlar sağlanabiliyor ama benim eklemek istediğim nokta, sitenin kimliği. Bir site kaliteli olarak görülmesi için önce görselliğine bakılır. Görsel olarak sorun çıkarmayan, ziyaretçiyi yormayan, kişiselliği öne çıkaran bir tasarım her zaman kalıcı ziyaretçi oluşturur. Bende önceden ziyaretçi odaklıydım ancak şu an takipçi odaklıyım. Bunu fark etmemde iki etmen rol oynadı.
Birincisi içten ve dokunaklı yazarak, ilgi çekici yazı olarak aktarmak.
İkincisi ise kişisel bir kimlik oluşturmak. Misal özel oalrak hazırlanan anasayfada duran bir hakkımda yazısı gibi. Sitede 30 saniye durmak yerine 30 dakika üzerine kalan birçok ziyaretçi elde etmek çok güzel bir duygu.
Teşekkür ederim Mehmet. Dediklerinde tamamen haklısın. Aslında yazdıklarını yazıya eklemeyi ben de düşünmüştüm fakat bunlar en başta olması gereken şeyler olduğu için üzerinde durmak istemedim. Dediğin gibi görsellik bunların en başında geliyor. Hatta sadece görsellik de değil bunun yanında birkaç unsur daha sayılabilir.
Bol ziyaretçi değil de öz takipçi kazanmamız temennisiyle…
Gerçekten çok iyi bir konuya değinmişsin. Gerçekten benide senin bloguna çeken şeyler bunlardı. İşi iyi kavramışsın :)
5. madde benim yabancı bir blogda en önem verdiğim noktadır. Adama soru soruyorsam cevabını isterim. En fazla 2. gününde onaylanmalı o yorum. Aksi taktirde yazarın blogunu pekte sallamadığını düşünür yazarının sallamadığı ben niye sallayayım diyerek bir daha o bloga kolay kolay uğğramam.
Çok iyi tespit. Son zamanlardaki blogçuların durgunluğu giderilebilir bu maddelerle. Hepsine katılmakla birlikte altıncı madde olarak üç yaşında olan blog adresim öğrettiği bir şeyi eklerdim ben. Sabır ve süreklilik. Çok sabırsızız. Hemen başarı bekliyoruz. 2-3 ay sonra tutmadı, ilgi görmedi deyip kapatıyoruz. Biraz ilerlet, deneyim kazan. Ziyaretçi görsün sitenin sürekliliğini değil mi?
Kesinlikle katılıyorum Hakkı. Dediğin gibi altıncı madde olarak eklenebilir, sabır ve süreklilik. Millet olarak şunu istiyoruz; bir işe başlayalım, birkaç gün sonra yaptığımız işte en üst konumda olalım, en iyi paraları kazanalım. Ama böyle olmuyor işte. Mesela benim bu blogda beşinci yılım, ben anca ikinci yıldan sonra yavaş yavaş takip edilmeye başlandım. 1 sene sonra “bu ne yahu kimse takip etmiyor” diye kapatmış olsaydım şayet böyle bir blog olmayacaktı.
Gerçekten çok güzel ve özenle hazırlanmış bir yazı olmuş
teşekkür ederim
Bunu başardıktan sonra bence hevese kapılmadan aynı istikrarda devam etmeliyiz buda çok önemli
blogunuzu inceledim makalelerin gayet başarılı. Faydalı bilgiler bulunmaktadır.
Yorumlara geç cevap vermeyi anlayamıyorum. Özellikle WordPress kullanılıyorsa, akıllı telefona indirilen uygulaması ile yapılan yorumlardan anında haberdar olup cevap yazılabilir. Her an maillere bakmak gerekmiyor yorum geldi mi diye. Bu özellik benim çok işime yarıyor ve anında yorumları onaylayıp cevap yazabiliyorum.
Edindiğin tecrübeler gayet yerinde. Mehmet arkadaşımızına ilk yorumda belirttiği gibi aslında bilinen ancak uygulanmayan kurallar bunlar. Ancak uygulayabilen kişiler örneğin sen bu kuralların meyvesini alabiliyorsunuz. Çünkü takipçiyi elde edebilmek marifettir. Ziyaretçiyi günde 100 adette edinebiliriz 100bin adette bunu facede bi bağlantıyla günü birlik bir konuya ait güncel bir yazıyla yapabiliriz ancak takipçi kazanmak gerçekten marifettir.
Güzel bir tecrübe edinmiş olman ve bunu yine seni takip edenlerle paylaşıyor olman güzel. Teşekkürler İsmail.
Severek takip ediyorum.
Bu yazdıklarımı uygulamak da bazen fayda etmiyor aslında hocam. Yeni blog tutmaya başlayanlar bunları uyguladıktan hemen sonra meyvesini almak istiyor. Ama ne yazık ki öyle olmuyor. Burada da sabırlı olmak giriyor devreye.
Fayda etmeme sebebi dediğin gibi sabırla alakalı. Geçmiş yıllardan örnekler mevcut.
“Blogumu açtım, özgün içerik giriyorum, imleme yapıyorum, backlink aldım, senkronizasyonlar yaptım, rsslerimi ekledim feedburner tarzı yerlere ama hala hitim az ve takipçim yok ” gibi çok bilindik ve neredeyse blog alemine girenlerin hepsinden bunları duyduk.
Cevabının sonunda dediğin gibi yineliyorum sabırla alakalı. Bizim insanımız her nedendir bilinmez çok sabırsız. Hemen herşey olsun istiyorlar. Ancak o işler öyle olmuyor ki. Emeklemeden yürüyemez bi insan.
O nedenle zaten kaliteli blog bulmak zorlaşıyor.